three - KAMP 🏕🌳

1K 44 80
                                    

Uzuun bir bölüm olacak. Bunu çok fazla söyledim bugün diğer arkadaşlarıma da ama ben yazarken çok eğlendim. İnşallah siz de okurken en az benim kadar eğlenirsiniz.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Üslubuna uygun yapılan tüm eleştirilere açığım. Eğer bir hatam ya da eksiğim varsa düzeltmeye çalışırım. Şimdiden herkese teşekkürler. Sizleri daha fazla tutmayayım. Keyifli okumalaaar. 😊

Kamp günüydü. Aybike belki uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar erken kalkmıştı. Heyecanlıydı ama nedenini kendisi de bilmiyordu. Ne yapsam diye düşündü. Eşyalarını akşamdan hazırlamışlardı hepsi de ama yine de son bir kere daha kontrol etmeye karar verdi. Bunu bir şey unuttuğunu düşündüğünden değil, vakit geçirmek için yapacaktı. Çünkü akşam zaten defalarca kontol etmişlerdi. Hatta sırf bunun için normalde yattığı saatten bile daha geç yatmıştı. Sessizce odasından çıktı. Önce lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı. Mutfağa gidip kendine kahve yaptı. Herkes hâlâ uyuyordu görünüşe göre. Elinde kahveyle odasına gidip giymek için ayırdığı kıyafetlerine bir kez daha baktı. Acaba başka bir kombin mi yapsaydı? Bir taraftan kahvesini yudumlarken bir taraftan da dolabındakilere göz gezdiriyordu. En sonunda seçtiklerinin daha iyi olduğuna kanaat getirdi. İçine sinmişti bu kombin: Siyah bir tayt ve omuz askılı siyah-beyaz tunik tarzı bir tişört.

Bunları giymiş olduğunu düşünün

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bunları giymiş olduğunu düşünün.

Bunu da hallettikten sonra kendini yatağa bırakıp kahvesini içmeye devam ederken telefonundan sosyal medyaya girdi. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı bile. Kapısının tıklatılmasıyla kendine geldi ve aceleyle saate baktı. "Kalkmam gereken vakit gelmiş." diye düşündü ve "Gir!" diye seslendi.
Oğulcan onun "gir" dediğini algılayamamış, kapıyı açıp uyku sersemine söyleniyordu.
- Hadi ama sistır'ım ya. Hâlâ mı kalk...
Bir anda duraksadı. Kardeşinin uyanık olmasını beklemiyordu.
- Oha sen uyanıksın!
- Sana gir diyen bendim ya Oğulcan. Beynini yatakta mı bıraktın acaba kalkarken?
- Sen bana gir mi dedin?
- Evet şimdi de çık diyorum. Hadi hadi, anca gidersin.
- Bi dakka bi dakka. Sen ne zaman uyandın bakiyim?
- Oldu 2-3 saat.
- Allah Allah! Sen bu kadar erken kalkar mıydın ya? Hayırdır, hangi dağda kurt öldü sister?
- Oğlum hâlâ uyatmadın mı kardeşini, hadi geç kalcanız, diyen annesinin sesi duyuldu önce, sonra kendisi göründü.
- Oğulcan, oğlum çekilsene kapının önünden yavrum. Kök mü saldın buraya?
- Lütfen ama mother'ım. Bana ağaç olmakla ilgili herhangi bir ithamda bulunmayın. Valla sinirlerim bozuluyor oynadığım ağaç sahnesinden sonra.
- Benim premses kızım uyanmış. Günaydın Aybike'm. Hadi gelin kahvaltı edin.
- Günaydın annem. Geliyorum hemen.
- Oğlum hadi sen de. Hâlâ ayakta uyuyon yavrum. Gece beşik mi salladın?
- Daha elimi yüzümü yıkamadım. Ondandır.
- Pis misin oğlum sen? Yürü git elini yüzünü yıka.
- Öyle deme anne. Nasıl bir görev aşkıysa bu. Beni uyandırmak için geldi. Gerçi daha kendisi uyanamamış ama neyse, dedi Aybike gülerek. Şengül de gülüyordu.
- Size de yaranılmıyor ha! Gülün siz gülün, analı kızlı. Ben gidiyorum. Ne haliniz varsa görün.
- Tamam ya kızma hemen, deyip yataktan atladı Aybike ve kollarını abisinin boynuna doladı, abilerin abisi özür dilerim.
- Öyleyim de mi?
- Evet. Sen bu dünyanın görüp görebileceği en fedakâr, en tatlı...
- Bak bak bak laflara bak. Yalakalık da yaparmış. Eee, başka?
- En görev adamı abisisin.
- Aybike, bak dalga geçme. Valla şimdi küscem o olcak.
- Dalga geçmiyorum ya, dedi gülümseyerek, teşekkür ederim. Her şey için. İyi ki abimsin, deyip abisinin yanağına sulu bir öpücük bıraktı.
- Sen de iyi ki kardeşimsin sister'ların sister'ı.
Annesi çocukların bu tatlı hâline bakıp gülümsüyordu. Tam o sırada çarpılmış gibi bir surat ifadesiyle bağırdı.
- Eyvah? Kekler, kekler yanacak. Hadi çabuk gelin. Ömer'ler de geçti masaya. Ben gidip kekceezlerimi kurtarayım, dedi uzaklaşırken.
- Ne keki ya?
- Kesin temelli taşınıyormuşuz gibi azık hazırlıyordur hepimize, diye cevapladı Oğulcan. Kolunu kardeşinin omzuna atıp gülerek kahvaltı masasına gittiler.
Kahvaltılarını ettikten sonra giyinip, kızlar saçlarını yaparken Oğulcan'la Ömer sıkıntıdan nerdeyse kafayı yiyip, salondaki süs bitkisini kemirmeye başlayacak kadar uzun süre kızları beklediler.
- Hadi ama sister'ım ya. Gelin misiniz, gelinin kardeşi mi? Ne bu hazırlık?
- Geldik Oğulcan ya patlama, diye kızdı Aybike, elimizi ayağımıza dolaştırdınız.
- Ondan bu kadar geç kaldınız o zaman. Başka bir açıklaması olamaz çünkü.
- Nerdesin kızım siz? Bu kadar uğraşmasaydınız da kuaföre gitseydik bari.
- Hayır kuzi normalden farklı bir şey de yapmamışlar, anlamadım ki niye içerde bu kadar kaldılar. Yoksa siz uyuyup mu kaldınız odada?
- Saçmalama Oğulcan. Hadi çıkalım.
- Yok ya biraz daha bekleseydik. Sonraki otobüsle giderdik.
- Ayy Oğulcan amma zırvaladın. Ne cringe espriler bunlar?
- Neyse yürüyün. Biz çıkıyoruz, diye içeri seslendi Ömer.
- Gidiyonuz mu çocuklar?
- Evet babacım.
- Evet amcacım.
- Evet father'ım.
- Biriniz şu çocuğa Türkçe öğretsin yoksa yaz tatlinde gönderecem bi kursa.
- Okey father'ım kızma.
- Oğulcan çarpçam bi tane şimdi.
Aybike atladı hemen.
- Kızdırma babamı oğlum. Anne ya ben de mi babamla kalsaydım?
- Evet yenge. Kalalım diyoruz ama izin vermiyorsun.
- Yok çiçek kızlarım. Gidin siz. Ben ne güne duruyom?
- Emin misin?
- Şengül'üm kızım, hadi.
- Oğulcan'ın espri yeteneğini kimden aldığını anladım şimdi, diye güldü Aybike.
- Abla gidiyor musunuz?
- Gidiyoruz ablacım, diye Emele sarıldı Asiye. Sonra Ömer'e sarıldı.
- Gidiyoruz ama çabucak döncez abisinin bitanesi. Yengemle amcamı üzmek yok. Tamam?
- Tamam abicim.
Emel Aybike ve Oğulcan'a da sarıldı Ve birer öpücük aldı. Evden çıkıp otobüse doğru yürümeye koyuldular.

AienkienHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin