Selamkee canolaar. 😋
Bu defa çok bekletmeden geldim sanırım, ne dersiniiz? 🙈🤭
İnşallah bundan sonra da bu şekilde kısa (ki bence çok da kısa değil bu bölüm) ama sık şekilde bölüm atıcam. 😊
En azından bunun için elimden geleni yapıcam 😌 nxjshchcjxjxOy ve yorumlarınızı bekliyoruum. Keyifli okumalaarr canlarıım. 🤗💖
Aradan geçen bir süre daha sonra, doktor normal odaya alabileceklerini söyledi. Yeniden bir sevinç havası daha esti ortamda. Berk gerçekten uyanıp konuşacaktı onlarla. Onun nefes aldığını, yaşadığını, yüzünü, sesini yine görecek yine duyacaklardı. Ve ona bunu yapan kişiyi de öğreneceklerdi en sonunda.
Normal odaya alındığında ilacın etkisinin geçip uyanmasını bekledi onca insan. Ve beklenen oldu: Berk gözlerini açtı. Serden gibiydi. Zayıflamıştı, gözlerinin altı çökmüş, yüzü bembeyaz olmuştu. O da fiziksel olarak büyük bir sanaş vermiş olmanın yorgunluğunu yaşıyordu.
- Berk, dedi Aybike sevinçle ve yanına koştu.
- Sonunda uyandın be kardeşim, güzellik uykusuna da bu kadar zaman yatılmaz yani, dedi Doruk şakayla karışık. Bir an önce onun biraz kendisine gelmesini ve daha sonra da onu bıçaklayan şerefsizin adını vermesini istiyorlardı aslında ama henüz uyanmıştı o yüzden öncelikle biraz zaman verdiler.
- Berk iyi misin? Kendini nasıl hissediyosun, diye sordu Aybike elini tutup yüzünde yumuşacık bi gülümsemeyle.
Ama asla beklemediği bi cevap geldi Berk'ten:
- Sen kimsin?..
- Nasıl yani? Sen kimsin derken?
- Aybike anlamadın mı, Berko dalga geçiyo, diye güldü Doruk.
- Off Berk yaa ben de ciddisin sandım korktum valla. Ne biçim şaka bu böyle? Daha yaratıcı bi şaka bulamadın mı, diye azarlar gibi yumuşak bir tonda soru Aybike.Berk’se tuhaf bir yüz ifadesiyle ikiliyi bir süre dinledikten sonra konuşmalarına daha fazla müsaade etmeyip araya girdi:
- Ne şakası? Neyden bahsediyosunuz ve siz kimsiniz? Ben ciddiyim.
- Ohoo senle işimiz var be Berko. Doktor ameliyatta ayarlarını bozmuş galiba. Ne bu fosil şaka oğlum?
- Evet oğlum. Uzatma artık, biliyoz dalga geçtiğini, dedi Ömer de kendinden emin bir sesle.
- Abimler haklı Berk’çim, biz seni ve o eski şaka tarzını çok iyi biliyoruz o yüzden yemezler, diye güldü Melisa da.Diğerleri de aralarında eğlenen gençlere bakıp yüzlerinde tatlı bir tebessümle bu şakalaşmanın son bulmasını beklemişlerdi ancak durum bekledikleri gibi olmayınca Gülay Hanım olaya müdahale etti:
- Yeter bu kadar eğlence. Berk’in dinlenmesi de gerek gençler. Bu arada Ece’nin de söylemek istediği bir iki şey var. O da konuşsun sonra biz çıkalım. Berk’çim, teyzecim sen iyisin de mi oğlum?
- Sağolun iyiyim iyiyim de...
- Berk lütfen beni dinle, çünkü bunları tekrar söyleyemem. Ben senden herkesin önünde çok ama çok özür dilerim. Seni çok kızdırdım hep. Ve bana kötü davranıyomuşsun gibi yapıp sana kızmalarına sebep oldum. Sana yaptığım tüm kötü şeylerden dolayı çok pişmanım, affet beni lütfen. Seninle barışmak istiyorum. Bundan sonra güzel anılar biriktirmek istiyorum. Ohh bu kadar, dedi Ece derin derin solurken.Gören de birkaç tur koşu yapıp gelmiş sanırdı. Oysa üç beş cümle kurmuştu sadece. Ama Berk hâlâ anlam verememiş gibi bakıyordu kendisinden özür dileyen bu uzun ve zayıf kıza. Neden özür diliyordu ki, ona ne gibi şeyler yapmıştı o kadar da güçlü görünmeyen bu kız?
Aslında doğru soru “bu kız kim?” olmalıydı. Şaka yaptığını söylerken neyi kast ediyorlardı onu da bilmiyordu. Ya da neden bu yabancılar kendilerini tanımasını bekliyorlardı ki ondan? Bu konuda da bir fikri yoktu. Ve hatta işin kötüsü kendisi hakkında da bir fikri yoktu. Burda ne işi vardı, kimin nesiydi, ailesi varsa nerdeydi, bunca insanla bağı neydi?.. Kafasında bunlar gibi tonlarca soru doluydu ve birilerinin artık bu soruları ciddi ciddi cevaplaması gerekiyordu:
- Eee tamam. Şöyle yapalım. Adın ne, kimsin ya da bu özrün sebebi olan şeyler nelerdi bilmiyorum küçük hanım ama bundan önce cevabını bilmek istediğim bir sürü soru var. Bana bir iyilik yapıp onları cevaplamaya ne dersiniz?
- Çok afedersiniz, dedi Oğulcan büyüklere doğru dönüp ve tekrar Berk’e çevirdi bakışlarını, oğlum artık bokunu çıkarmadın mı şakanın? Şakanın da bi şeyi var yani, bi dozu bi şeyi.
- Yaa sabır yaa selamet. Ne diyosun sen kardeşim, ne şakasından bahsediyon? İki saatir tutturmuşsunuz hepiniz şaka da şaka diye. Neyse bu şaka söyleyin de birlikte gülelim. Yoksa benim sinirlerim bozulmaya başlayacak.
- Sen şu an ciddisin, dedi Oğulcan o komik ifadesiyle.
- Evet. Bak güzel kardeşim...
- Amanın! Bana güzel kardeşim dedi. Hepiniz duydunuz. Berk bana böyle güzel hitap etmez. Valla kafası gitmiş bunun. Hafızası hakkın rahmetine kavuşmuş.
- Oğulcan bi sus ya tövbe tövbee, diye azarladı onu Aybike ve Berk’in gözlerine baktı, yani sen şimdi hiçbir şey hatırlamıyosun bizi hatırlamıyosun öyle mi?
- Evet, hiçbirinizi tanımıyorum niye anlamıyosunuz beni?
- Bak berk eğer bu sakız gibi sündürdüğün bi şaka çıkarsa valla ameliyatlısın demem kürekle kovalarım seni.
Berk, güçlükle elini yüzüne sürüp sabır çekti:
- Allah’ım sabır ver Allah’ım. Delircem yoksa. Yordunuz ama yaa. Başlıcam şakanıza da size de. Çıkın odamdan. Bana doktor hemşire bi şey çağırın. Aklı selim birileriyle muhattap olmak istiyorum. Siz de gidin bi tedavi falan olun. Tanımıyom ama insanlık olsun diye söylüyom yoksa umrumda bile değilsiniz.
- Berk sen ciddisin, dedi Aybike yüzünde endişeli bir ifadeyle.
- Ha şunu bileydiniz hanımefendi.
- Hanımefendi mi, yok abla de bari, diye istemsizce kızdı bu defa Aybike ama sonra kimseyi hatırlamadığını anımsayınca özür diledi hemen:
- Pardon yaa ben bi an şey ettim. Unuttuğunu unuttum.Bu durumun gerçek olmasını istemediği için sabahtan beri Berk’in ciddi olduğundan hiç şüphelenmemişti Aybike. Dizlerde hep görüyordu böyle sahneler: Birileri başını bi yere çarpıyo ya da bi kaza geçiriyodu ve hafızasını kaybetmiş numarası yapıyodu. Öyle sanmıştı bunu da. Ama nerden bilebilirdi ki o hep izlediği film ve dizilerdeki gibi çok sevdiği birinin hafızasını kaybedebileceğini? Çok tuhaf bi durumdu. Ve bir de çözülmesi gereken bir suçlu kimliği varken hiç de iyi olmamıştı bu.
Diğerleri de durumun şakadan ibaret olmadığını anlamaya ve kabullenmeye başladıları için küçük çaplı bir şaşkınlık yaşıyorlardı. O an doktoru çağırmaları gerektiğini idrak etmekte gecikmediler. Toprak birkaç dakika sonra doktorla döndüğünde doktorun açıklaması; hem bıçaklandıktan sonra hem de ameliyat esnasında kalbinin durmuş olmasından dolayı beynin kısa süreli de olsa oksijensiz kalması sonucu Berk’in hafıza kaybı yaşıyor olduğuydu. Bereket versin ki geçici bir durumdu. Doktor yavaş yavaş, sevdikleriyle vakit geçirdikçe eski haline döneceğini ve şu an için dinlenmesi gerektiğini söyleyip odadan çıktı.
Resul Bey doktora kızmıştı ve odadan çıkarken söyleniyordu:
- Ne biçim bi doktor bu böyle? İçerde oğluma ne yaptıysa çocuğun hafızası sıfırlandı, beyni resetlendi resmen. Bu da yetmezmiş gibi kullandığı saçma kelimleri ve üslubu yüzünden kızcağızı da baydı. Ben oğlumla bu doktorun ilgilenmesini istemiyorum. Gidip değiştiricem doktorunu, dedi katî bir sesle.Yapacak tek bir şey vardı o da Berk'e hayatını göstermeyi deneyip hafızasının yerine gelmesini beklemek...
"Umarım her şeyi çabuk hatırlarsın Berk, özellikle de beni. Çünkü ben seni çok özledim." diye düşündü odadan çıkarken Berk'e özlem dolu bir bakış atıp kapıyı kapatan Aybike...
Eveett bir yeni bölümün daha sonuna geldik. 🙃
Bölüm hakkındaki yorumlarınızı merak ediyor, tüm oy ve yorumlarınız için de çok teşekkür ediyorumm 😘💖
Son olarak da şunu söyleyeyim. Sonraki bölüm eğlenceli olucaak. 🥳🤭
Yeni bölümde görüşmek üzereee. 🤗
Allah'a emanet olun. 🌺🌸
![](https://img.wattpad.com/cover/283214586-288-k159076.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aienkien
FanfictionAienkien (Ayenkien) : Kaderin tuhaf bir şekilde bir araya getirdiği, esrarengiz bir çift, garip ama mutlu bir ilişki. Hikâyemde kardeşlerimin ikinci sezonunda, Ayber'i hayalimdeki gibi yazacağım. Ben daha çok atışmalarını seviyorum. Biraz daha atışm...