ten

537 31 36
                                    

Ben geldiim. Yeni bölümle karşınızdayım. Birkaç bölüm duygusal olacak. Araya yine komik diyaloglar da ekliyorum tabii ama Berk'in hikâyesine daha derin inebilmek için yaşadığı acıları anlatmaya çalışıyorum kendimce. Duygusal müzikle okumanızı tavsiye ediyorum. Müzik önermedim çünkü beni duygulandıran müzik sizi çok da duygulandırmayabilir.
Oy ve özellikle de yorumlarınızı bekliyorum. Yorumlarınız beni gerçekten çok mutlu ediyor. 🌺🌺
Her neyse, keyifli okumalaar efenim. 😊🌸🌸

- Neden hâlâ uyanmadı?
- Uyanır şimdi merak etme tatlım. Uzun zaman sonra bu ilacı tekrar kullanınca ağır geldi biraz sanırım. Adın neydi bu arada? Onca şeyin arasında sormayı unuttum.
- Aybike.
- Hımm, demek o Aybike sensin, dedi buruk bi tebessümle kadın.
Hepsi de meraklı bakışlarla kadının açıklama yapmasını bekliyordu.
- Berk bana sizden bahsetti. Bazen anlatır öyle, canını sıkan bazı şeyleri ya da onu çok mutlu eden şeyleri. Babanı istemeden yaraladığından bahsetmişti. Çok mahcuptu, üzülmüştü, sarsılmıştı. Sonra seni kızdırdığından bahsetti. Onun için de mahcuptu anlatırken. Neden yapıyorum bilmiyorum ama üzmek için yapmıyorum yenim ederim, demişti. Ben neden yaptığını biliyorum, anlamıştım aslında.
- Neden uğraşıyormuş bu vampir kardeşimle ve bizle, diye sordu Oğulcan. Bunu söylerken sesi Berk'i böyle görmekten üzgün ve oldukça yumuşak çıkmıştı.
- Çünkü o hiç sevgi görmedi. Sadece anneannesi vardı ama maalesef anneannen de olsa bir başkası da, anne babanın yerini tutmuyor. O yüzden nasıl seveceğini de bilmiyordu yavrum. O da kendince eğlenerek sevdiğini göstermeye çalışıyordu.

Berk yavaş yavaş gözlerini araladı.
- Anneanne. Anneannem.
- Berk!
- Anneannem nerde, iyi mi, diye sordu Berk yarı uyur yarı uyanık hâlde doğrulmaya çalışırken.
- Dur tatlım, sakin ol. Kalkma hemen. Anneannen iyi, merak etme.
- Ah be Berko. Korkuttun bizi. Sana bir şey olcak diye ölüp ölüp dirildik burda, dedi Doruk sahte bir serzenişle gülümsemeye çalışırken.
Berk bir an duraksayıp o adam gitmiş mi gitmemiş mi diye etrafını kontrol etti.
Bunu fark edince onu düşüncelerinden uzaklaştırmak için konuşmaya başladılar.
- Hepimiz çok endişelendik, dedi Aybike.
- Hepiniz mi, dedi Berk gözleri parlayarak, sen de mi?
- Yok ben sevindim kurtuldum diye. Salak salak konuşma Berk. Tabii ki ben de endişelendim.
- Ne kadar mesela? İçinden şey diye düşündün mü? Beni bırakma Berk, seni seviyorum, dedin mi ha tatlım, doğru söyle. Burda söylemekten çekiniyorsan bana göz kırp ben anlarım Aybik.
- Fesuphanallah fesubhanallah, dedi Oğulcan sinirlenmiş gibi yaparak.
Aybike de bu hâlde bile onunla eğlenmeye çalışan Berk'e bakıp bi yerden iyi olduğu için şükrederken bi yerden de gülmemek için kendini tutuyordu.
- Bana bak, valla yersin tokadı. Geçen de özledim diyordun. Hatrı kalmasın diye çakarım bi tane daha, dedi Aybike sinirlenmiş gibi yapıp azarlarken.
Aynı zamanda da gülümsüyordu kendini tutamayarak.
Berk de gözleri ışıl ışıl, bu tatlı atışmalarından memnun sırıtıyordu.
- Hadi kalk artık. Kış uykusuna mı yattın be mübarek? Ben bile bu kadar uyumuyorum oğlum, dedi Oğulcan yine o komik tavrıyla, hatta benim sabahları uyanmak bilmez, sürekli geç kalıp bizi bekleten sistır'ım bile bu kadar naz yapmıyor kalkmak için.
- Oha Oğulcan konu nasıl bana geldi? Ne alâka?
- Ah, kavga etmeyin ama tatlım, dedi Berk işi dalgaya vurarak.
- Sen de kalk artık tatlım. Bugün burda yatcan heralde, dedi Aybike.
- Oğlum iyiysen kalk hadi. Burda rahat edemezsin, dedi Ömer de anlayışlı bir sesle.
- Biraz daha yatayım. Şu halime bakın, perperişanım, diye kendini acındırmaya çalıştı Berk.
Sanki tüm o kötü şeyler hiç yaşanmamış gibiydi hepsi de.
Aybike içinden " Bak sen! Öyle mi? Ben seni kaldırmasını bilirim tatlım." diye geçirdi.
- Berk bak ne dicem? Kahve içmeye gidelim mi? Hep istiyorsun ya hani, dedi Aybike muzip muzip gülerek.
- Ciddi misim tatlım, diye bir anda ayağa kalktı Berk, gözleri parlıyordu, ne zaman? Tam şu anda mı?
- Hayır, canım ne zaman isterse, ama şu an pek istemiyor tatlım, diye güldü Aybike.
- Of Aybik ya! Sen de, benden daha sahtekar çıktın. Ayıp ama tatlım insan böyle kandırılır mı, dedi kendini tekrar koltuğa bırakırken bozulmuş bir ifadeyle, hastayım ben, baksana şu hâlime; görmüyor musun?
- Görüyorum tatlım. Gayet de kalkabiliyormuşsun. Kahve diyince nasıl da ayaklanıverdin hepimiz gördük.
- Oğlum sen manyak mısın? Kahveyle ne alıp veremediğin var lan senin? Çocuğa bak. İki lafından biri kahve, dedi Doruk esprili bir dille gülerek.
- Kanka ya. Olay kahve içmek değil. Kahveyi kimle içtiğin, dedi Aybike'ye bakıp göz kırparak Berk.
- Haa diyorsun ki sevdiceğimle içerim. İyi de oğlum bana da ikide bir kahve içelim mi diye soruyordun. Sen bana aşık falan mıydın? Korkutuyon beni bak, dedi Doruk.

AienkienHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin