yirmi yedi: park ailesi ve yalnız kasaba günleri

1.3K 125 27
                                    

1 ay yirmi sekiz gün sonra

"Chanyeol bulaşıkları yıkama sırası sende, neden koca kıçını kaldırıp bir şey yapmıyorsun?".

Park ailesi yeni taşındıkları küçük apartman dairesinde barınmak için büyük bir çaba gösterirken neredeyse iki oda,  küçük bir kiler ve pek de geniş olmayan bir salonu olan evde yaşamak artık ölüme dönüşecek gibiydi.

Kimsenin birbirine tahammül edemez hale gelmesinin nedeni Rose'nin babası ve annesinin arasında geçen mahkeme, genç kızın doğacak bebeği için sayılı günler kalmış olması ve yaşadığı duygusal çöküşler, bir de ailedeki kimsenin günlerce birbirlerine tahammül edemeyecek derecede tükenmesiydi.

"Bulaşık sırası bende değil." diye homurdandı Chanyeol. İki aydır bu küçük evde yaşamaktan en çok bulanan da oydu belki çünkü kendi yaşadıkları yerde en sosyal hayata sahip olan oydu. İki gündür duş yüzü görmediği için -ki Rose bu yüzden söylenip duruyordu- iyice kabarmış ve karışmış saçlarını karıştırdı ve "Rose," dedi "Sıra onda.".

Chanyeol'ün annesine söylediği kelimeler evdeki garip havayı daha da büyütüyordu. Rose mavi renkli koltuğa uzanmış hayatından nefret etmekle meşguldü. Karnı o kadar çok şişmişti ki yürürken bile birinden yardım alması gerekirken abisi onun bulaşık yıkaması gerektiğini söyleyerek adeta bir kavgaya davetiye çıkartıyordu.

"Sunghoon," dedi sarışın kız sırtını yasladığı yeşil yastığa zar zor ulaşarak küçük kuzenine. Bir aydır Rose'nin en sevdiği kuzeni Sunghoon, ki kendisi Sooyoung'ın erkek kardeşiydi, onlarla kalıyor ve gerçekten Rose'nin kafayı yememesi için büyük bir yardımcı oluyordu. "Şunu Chanyeol'e atar mısın? Sert bir şekilde lütfen.".

Abisine çatık kaşlarla bakan kız Chanyeol'ün sadece göz devirmesine neden olmuş, Sunghoon ise eline aldığı yastıkla öylece etrafa baktıktan sonra ne yapacağını bilmiyormuş gibi krem rengi tekli koltuğa dönmüştü.

"Chanyeol bulaşıkları yıka.".

Rose'nin annesi bıkkın bir nefes vererek bir kez daha oğluna yapması gerekenleri söylediğinde Chanyeol sadece homurdanıyordu. "Eşyalarınızı hazırladınız mı?".

Bir ayı geçik bir süredir evde dönüp dolaşan Rose için duyduğu soru gülüşünün kulaklara varmasını sağlıyordu. Şu an yarım dünya karnıyla on yedi olmasına bir hafta kalmış aptal, hamile bir ergen olduğu için kimsenin onu görmemesini istiyor ve lisenin son günlerini yaşayamadığı için söylenip duran abileri yüzünden her gün sinir krizleri geçiriyor olsa da bazen istediği şeyler gündeme gelebiliyordu.

Yarın Chanyeol ve Jimin'in mezuniyeti olduğu için annelerinin onlara söz verdikleri gibi kasabaya döneceklerdi. Rose artık tüm sınıf arkadaşlarının onunla dalga geçmesinden utanmıyordu. İki aydır sadece doktor randevularına gitmiş, Jungkook'u haftada sadece bir saat görmüş ve onu aslında ne kadar özlüyor olduğunu düşündükçe duygularını kendinden saklamanın bir gereği olmadığını farketmişti.

Şimdi eşyalarını hazırlayacak, hamile mağazasından aldığı yeşil elbisesini giyecek ve özlediği -Taehyung'u bile özlemişti- Jeon ailesiyle tekrardan bir gün geçirebilecekti.

"Hazırladım." dedi kafasını sallarken. Elleri karnının üzerinde gezinirken derin bir nefes verdi. Fasülye'nin bu aralar onlara şaşırtıcı bir sürpriz yapabileceğinin bilincindeydi ve tüm korkuları gün yüzüne çıkıyordu. Bu iki ayda Bay ve Bayan Bang onları defalarca ziyarete gelmiş, hatta bebeğin odasını bile Rose'ye danışarak düzmüşlerdi. Bebeği onlara vermenin mantıklı olan olduğunun farkında olsa da içi rahat etmiyordu.

Genç kız bebeğini harika iki ebeveyne emanet edeceğini bilse dahi kaygılarından kurtulamıyordu ama. Fasülye'yi ilk gördüğü gün onu vermek istemezse, duygusallığa düşeceğini biliyordu. Bang ailesini ne kadar hayal kırıklığına uğratacağını ya da küçük bir bencillikle bebeğinin hayatını karartacağını...

out of order || rosekook. ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin