Klasik bir pazar gecesi Jeon ailesinin evinde belli şeyler yapılırdı.
Jisoo o gün çalışmıyordu ve geri geldiğinden beri kimsenin onu ikiletmediğini hesaba katarsanız fazla kavgasız günler geçiyordu. Böylece kız mutlu mutlu güzel yemekler hazırlıyor, yemekten sonra Ryujin'in -pek iyi yapamadığı- tatlı yeniliyor daha sonra da aptal bir yarışma programı izleniyordu.
Rose bu eve fazlasıyla alışmıştı. İlk geldiği zamanlardaki gibi konuşmaya çekindiği yoktu artık. Sinir olduğu şeyleri dile getiriyor, sıkılmadan kalkıp istediğini yapıyordu. Ev halkı da Rose'ye alışmıştı, diğerlerinden ayırmıyorlardı onu.
Kızın kafasında dolaşan şeyler artık bu eve uyum sağlama sorunu falan değildi. O sadece bebeğini ve onunla ne yapacağını düşünüyordu. Her mantıklı insan gibi evlatlık vermeyi düşünüyordu. Belki otuz yaşına geldiğinde acaba çocuğum şu an nerede, ne yapıyor diye vicdan azabı çekecekti ama mantıklı olan buydu ve Rose mantıklı olanı yapmalıydı.
Elleri karnının üstünde dururken gözleri uzakta bir yere dalmış öylece bakıyordu. "Hey iyi misin?". Koltukta yanına oturan Jungkook yediği mısırlardan dikkatini çekerken Rose'ye sormuştu bu soruyu.
Artık saçları koyu renk olan kız usulca kafasını salladı. "Düşünüyordum," dedi duruşunu düzeltirken. Sonra da bakışlarını televizyona çevirdi.
"Neyi düşünüyorsun?".
"Hiç." diye cevap verdi omuzlarını silkerek. Kafasını dağıtmak için bir şeyler aradı etrafta. Düşünüyor, düşündükçe bir kuyuya gömülüyor gibi hissediyordu.
Karşısında duran Ryujin'e baktığında suratına bir sırıtma yerleşti Rose'nin. "Ryujin," dedi keyifle "Kiminle konuşuyorsun?".
Ryujin telefonuna sırıtarak bakmayı keserken kafasını salladı. Karşısındaki kızın imalı bakışlarına karşılık omuz silkti sadece. "Mark'la." dediğinde diğer üç kardeşinin bakışlarına ev sahipliği yapmaya başladı.
"O senin sevgilin mi?" diye soran Yeonjun'a karşılık omuz silkti Ryujin "Yani sanırım.".
"Evin bekar oranı azalıyor." diye homurdandı Baekhyun yattığı yerden. "Jisoo yine Seokjin'e döndü, Ryujin kendine balkabağına benzeyen bir çocuk buldu, Jungkook desen Rose ile sevgili ama bilmiyor...". Kumandayla kanalı değiştirmekle uğraşıyordu "Sona yine biz kaldık Yeonjun.".
Rose artık Jungkook'la sevgili olmadığını söylemesinin bir anlamı olmadığını bildiği için sustu. Sürekli tekrarlıyor olsa da kimse onu anlamıyor, anlamamak için özel çaba gösteriyordu.
Jisoo yukarı çıkmış biriyle konuşurken Rose çok sıkıldığını hissediyordu. Aslında ortam sıkıcı değildi, her zamaki gibiydi ama kız boğuluyordu işte.
Açılan kapı tüm ev halkının dikkatini çekerken Rose de o tarafa bakıyordu. Taehyung kafasına taktığı siyah bereyle birlikte içeri gelirken ellerini cebine koymuş, hiç ses çıkartmamıştı.
"Bunun da iki tane sevgilisi var." dedi Baekhyun Taehyung'a bakarken. Yeonjun da hala sinir olduğu abisine dönmüş "Zaten hep Taehyung bu hayatı yaşayan oluyor..." diye söylendi.
Taehyung ise onları umursamadı, hatta tüm kızların sevgilisi olduğu hakkında iğrenç bir şaka bile yapmadı. Sadece gözlerini devirirken kendini Ryujin'in yanına bıraktı. "Bir tane bile sevgilim yok." dedi daha sonra.
Jungkook güldü. "Daha geçen gün ikisiyle birlikte aynı anda randevuya çıktın oysa." dediğinde Taehyung bir kez daha gözlerini devirdi. "O bir randevu değildi." diye açıkladı "Sooyoung'la oturuyorduk sonra Jennie geldi.". Düşünceli bir hale bürünmüştü "Çok garipti. Kendimi iki tane sugar mommy sahibiymişin gibi hissettim. Sanki benim için sessiz bir kavga ediyorlardı. Algılarım iyice sapıttı sanırım, Jennie'nin ilgisine o kadar açım ki böyle şeyler uyduruyorum.".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
out of order || rosekook. ✔️
FanfictionRoseanne Park Chaeyoung on altı yaşında hamile, evsiz ve beş parasızdı.