bir: en dibe battı ama yine de yüzey için küçük bir umut var.

6K 385 858
                                    

Bilgilendirme: Yorum yaparsanız bu hikayeyi yazan kişi birden çok mutlu birine dönüşür.

Roseanne insanların nasıl yanlışlıkla hamile kalabildiğini anlayamazdı. Bir sürü doğum kontrol yöntemi vardı sonuçta, bir insan o kadar seçenek varken de hamile kalmayı istemeden başarıyorsa salak olmalıydı. Eh, Roseanne salak olduğunu o sabah öğrenmiş akabinde de ailesine söylediği gibi büyük bir kavga etmiş ve kapı dışarı edilmişti.

Ailesinden nefret ediyordu. Babası birkaç sene önce her pisliği yapardı. Kumar, içki, kavga dövüş, uyuşturucular... Gerçekten her şeyi. Yaşadıkları mahallede Park ailesinden insanlar korkardı, kimse babasıyla ters düşmek istemezdi çünkü bilirsiniz o kötü bir adamdı. Sadece birkaç sene önce nedendir bilinmez kendini dine adamıştı. Roseanne babasının eski halinden ne kadar şikayetçiyse yeni halinden iki kat daha şikayetçi olmuştu. Gevşek adam birden dünyanın en tutucu babasına dönüşmüş ve çocuklarının kafayı yemesini sağlamıştı.

Roseanne ailenin en küçüğüydü. En büyük abisi Chanyeol serserinin tekiydi. İzbandut gibiydi. Boyu bir sekseni beşi geçiyor, yapılı vücuduna güvenerek durduk yere insanları dövüyordu. Chanyeol için birinin ona öylesine bakması bile kavga çıkartmak için bir neden olabilidi ve Roseanne abisini asla anlamazdı.

Jimin ise ortancaydı. Biri onu Chanyeol'la yan yana görürse asla kardeş olduklarına inanmazdı. Chanyeol dev gibiyken Jimin'in boyu bir yetmişi biraz geçiyordu. Yüzleri de benzemiyordu, kişilikleri de. On sekizine yeni basmış Jimin Chanyeol'a göre mantıklı bir insandı. Kavga etmez, derslerine bakardı. Anneleri en çok Jimin'i severdi çünkü problemsiz bir çocuktu.

Anneleri Roseanne'i de severdi. On altı yaşında hamile kalmış bir aptal olmasını es geçersek o da iyi bir çocuktu.

Roseanne hayatının aptallığını yaptığını biliyordu. Gece saat on bire geliyorken hafif esen basketbol sahasında bavulunun üstüne oturmuş, ağlamamak için yanaklarını ısırıyordu.

Sonunda ayak sesleri duyduğunda kafasını basketbol sahasının girişine doğru çevirdi. Jeon Jungkook üzerindeki koyu renk ceketle Roseanne'in aksine üşümüyor gibi görünüyordu. Ellerini cebine koymuş rahat adımlarla genç kızın yanına gelirken Roseanne bunu ona nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.

Jungkook perişan haldeki kızı gördüğünde endişeyle "Roseanne," dedi "Sen iyi misin?".

Rose kafasını iki yana sallarken burnunu çekti. Jeon Jungkook onun sevgilisi değildi. Tam olarak arkadaş da sayılmazlardı, sadece biyoloji dersinde labarotuvar partneri olmuşlardı ve Roseanne ona kapılıp gitmişti. Hoş, Jeon Jungkook kapılınıp gidilmeyecek türde bir insan değildi. Güzel siyah saçları, minik ama tatlı gülümsemesi, sert yüz hatları ve yapılı vücuduna her kız kapılıp giderdi.

"Ben hamileyim.".

Roseanne hiç çekinmeden olaya pat diye girdiğinde Jungkook duraksadı. Çocuk şok olmuş gibiydi, olduğu yerde kaldığında birkaç saniye konuşamadı ve "N-ne?" dedi öylece.

Roseanne burnunu çekti "Senin dışında kimseyle seks yapmadım.".

Gözleri çoktan kızarmıştı, ağlamaktan başı ağrıyordu artık.

Jungkook bir kıza, bir de çıkmamış karnına bakıyordu. Ne düşündüğünü çok merak etti Rose. Çocuk birkaç kez bir şey söyleyecek gibi ağzını açsa da bir şey diyemeden geri kapatıyordu.

Roseanne "Ve gidecek hiçbir yerim yok." dediğinde ağlamaya başlamıştı. Birine muhtaç olmayı ya da aciz hissetmeyi sevmiyordu. Jungkook sanki ilk kez görüyormuş gibi kızın üstüne oturduğu büyük siyah valize baktı. "Uhm," dedi ve durdu. Çok düşünceliydi ama Roseanne hala kaçıp gitmediğinden az da olsa mutluydu "Ben," dedi Jungkook. "Sanırım bizde kalabilirsin?".

out of order || rosekook. ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin