Roseanne sinirliydi.
Aptal Mina'nın onun hamile olmasını tüm okula yayması, saçları sarıyken hamile kalıp dokuz ay saçını geri boyayamayacağı için çıkacak dipleri, sürekli bulanan midesi ve geleceğindeki belirsizlik sinirlerini bozuyordu.
İğrenç bir okul günü geçirdiği o sabahtan sonra haftasonuna girdikleri için mutluydu. Cumartesi sabahı Jungkook'un evinin salonundaki büyük kanepede otururken, aile üyelerini kendi kendine analiz ediyordu.
İzin günü olduğu için evde olan Jisoo hayatını heba ediyordu. Böyle bir ailenin en büyük çocuğu olması onun suçu değildi ama o kendini daha bu yaştayken diğerlerinin annesiymiş gibi davranmaya adamıştı. Ayrıca hamile değildi ve neden o doktor adama bunu demişti Roseanne anlamıyordu.
Masada oturan Baekhyun'u zaten uzun zamandır tanıyordu. Akıllı biriydi ve gözü hiçbir şeyden korkmuyordu. Son iki gündür biraz halsiz gibiydi ama kimse ona nedenini sormuyor, aksine teori üretiyordu. İkizi Taehyung ise bir garipti. Dün o turuncu saçlı kız gittiken sonra, Rose onu dışarıda lacivert saçlıyla öpüşürken görmüştü. Bunları yapıyordu sonra bir de Jennie deyip deyip duruyordu, dün akşam öğrendiği bomba bilgiye göre bir de bu üç kız ev arkadaşıydı. Nasıl bir drama dizisinde yaşıyordu bu çocuk?
Ryujin ve Yeonjun'u çok çözememişti. Yeonjun sakin birine benziyordu, Ryujin ise bir insanı sevdiğini ona farklı şekilde gösteriyordu.
Ne gariptir ki bu ailenin en normal insanı Jungkook'tu. Düz insandı işte. Onu diğerlerinden ayıran farklı bir özelliği yoktu.
"Akşam gidiyor muyuz?".
Jisoo'nun sorduğu soruyu odadaki herkes onayladı. Rose dikkatini televizyonda izlediği Amerikan filminden çekerken yanında oturan Jungkook'a baktı. Gri-siyah çizgili bir pijama altının üstüne siyah bir tişört giymişti, koyu renk saçları da karışık duruyordu. Roseanne bir anlığına ne kadar yakışıklı göründüğünü düşünse de Jungkook'un kemikli çene hatlarının dikkatini dağıtmasına izin vermedi "Nereye gidiyorsunuz?".
Jungkook hafifçe gerinirken Roseanne'e doğru döndü. Gerilmesiyle belirginleşen omuz kasları Roseanne'in dikkatini dağıtıyordu "Voleybol maçını izlemeye." derken sesi uykuluydu "Sana söyledim ya, hatırlamıyor musun?".
Roseanne kafasını iki yana salladı, kafasında Jungkook'un ona bunu söylediğine dair bir anı yoktu. Bir ya da iki yıl önce mahallelerinden bir çocuk milli voleybol takımı için seçilmişti. O günden sonra herkes mahallelerindeki bir puba doluşur, kocaman bir ekrandan heyecanla çocuğun maçlarını seyrederdi. Roseanne o atmosferi severdi, herkes birlikte oluyordu.
"Baban gelmezse geleceğini söyledin.".
Roseanne şaşkınca Jungkook'a döndü. Gerçekten kafasında bu konuşmaya dair en ufak bir iz bile yoktu. "Sen ciddi misin?" dedi şaşkınca "Hiç hatırlamıyorum.".
"Ben hatırlıyorum.". Jungkook Rose'yi yine sanki takım arkadaşıymış da şakalaşıyorlarmış gibi kibarlıktan uzak bir şekilde sarstığında kız acıyan omzunu ovuşturdu. Bu çocuk niye böyle yapıyordu? "Hadi Sooyoung'u ya da Jimin'i arayıp baban gelecek mi diye sor.".
Rose üzerindeki lila sweatshirtün içine koyduğu telefonunu çıkartıp kuzenine bir mesaj yazarken Taehyung ve Ryujin yanlarına oturmuş, bu da Rose'nin Jungkook'a doğru kaymasına neden olmuştu. Baekhyun kendini siyah tekli koltuğa attığında iyice yayılan Taehyung, ikizini gri çorap giydiği ayağıyla dürttü "Niye mutsuzsun sevgilinden mi ayrıldın?".
Baekhyun beline baskı yapan ayakları iterken kafasını iki yana salladı "Sevgilim mi var aptal?". Ryujin sırıtmaya başladığında "Hasta gibiyim." dedi Baekhyun "Sırtım çok ağrıyor.".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
out of order || rosekook. ✔️
FanfictionRoseanne Park Chaeyoung on altı yaşında hamile, evsiz ve beş parasızdı.