3. Batuhan Sancaktar'ın günlüğü

24.4K 1.6K 176
                                    

Multi-> Batuhan Sancaktar:) 

O mektubu yollamamın ardından bir hafta geçmiş, yinede herhangi bir mektup almamıştım. Artık umudu kesmeye başlamıştım ve mektup yollamayacağını anlamıştım. Zaten yaptığım aptallıktı, bunu yapmamalıydım. Neden yaptıysam? Aptalın önde gideniyim de ondan...

Bugün bir Şubat'tı, ilk mektubu almamdan baya bir zaman geçmişti. Yinede aldığım her mektubu saklamıştım ve o defterin devamını okuyamamıştım. Eğer, mektubuma cevap gelseydi belkide okurdum, ama okumamam en iyisiydi. Okursam, daha nasıl göründüğünü bile bilmediğim adama dahada fazla bağlanacağımı biliyordum. Her kız bu denli sevilmek ister, her kız. Kim istemez ki? Sana böyle inanılmaz tatlı mektuplar yollayan, sana gelinlik alan ve seninle evlilik hayalleri kuran bir adam. Kim istemez ki bunu?

Okulu da zaten iyice boşlamıştım artık. Lise son sınıftım ve bu sene sınıfıma kesinlikle geçmek zorundaydım. Buna mecburdum, kimsem yoktu ve kendi ayaklarımın üzerinde durabilmeliydim. Üstelik ben Zehraydım bunu elbette yapabilirdim. Hemen yataktan kalkıp dolabımın karşısına geçtim ve üzerime formamı geçirdim. Kahverengi saçımı yukarıdan sıkı bir at kuyruğu yaptıktan sonra ayakkabılarımı giyinip çantamı elime aldım ve koşturarak aşağıya indim. Acele etmeliydim, otobüs gidecekti birazdan. Kapının önüne varmamla, tam çıkacaktım ki, gördüğüm mektup çıkmamı engelledi. Batuhan Sancaktardan'dı... Kalp atışlarımı düzene sokmaya çalışırken bir yandanda mektubu elime almış, titreyen ellerimle açmıştım. İçindeki mektubu açınca ilk defa bukadar kısa olduğunu fark ettim, yinede sakin olmaya çalışarak mektubu okumaya başladım.

Biriciğim,

Kendine bir ev arkadaşı mı buldun? Bulduysan, iyi yapmışsın evde yanlız kalmana gönlüm razı gelmiyordu... Ama lütfen, mektuplarıma o cevap vermesin. Ona söyle, bir daha bana mektup yollamasın...

Seni seviyorum biriciğim...

Batuhan Sancaktar.

Mektubu yere attım sinirle, ve dolmuş olan gözlerimi kapatıp açarak, sakin olmaya çalıştım. Aptalca bir fikirdi zaten. Bir kıza bukadar aşık olan bir adam neden gelip benim gibi bir kıza aşık olsun ki? Gerçektende aptalım, aptal. Ne bekliyordun ki Zehra? Birden adamın, elbette sanada aşık olurum yazmasını mı? Sinirle akmakta israr eden göz yaşlarımı elimin tersiyle silip, evden dişarıya çıktım. Batuhan Sancaktar bitmişti benim için, artık hiçbir şekilde mektuplarına cevap vermeyecektim, okumayacaktımda o mektupları. Sinirle otobüs durağına doğru koşturdum. Geç kalmayacaktım, o aptal adam yüzünden okula geç kalmayacaktım. Şu lanet okulumu bitirip, güzel bir işim olacaktı.

Durağa nefes nefese vardığımda, otobüs yeni geliyordu, gelmiş olan otobüse bindim ve cam kenarına oturdum. Oflayarak otobüs'ün yolsa ilerlemesini izledim...

***

Okuldan eve geldiğimde hemen Batuhan Sancaktar'ın günlüğünü aldım. Saatlerce düşünmüştüm ve en sonunda bu günlüğü okumadan onun nasıl biri olduğunu bilemeyeceğim konusunda karar vermiştim. Onu tanımak istiyorsam eğer bu günlüğü okumam gerek. 

İlk sayfayı okumuş olduğum için çevirdim ve ikinci sayfaya geçtim.

Sevdiğim kız, (7 Nisan 2006)

Nasılsın? İyi misin? Ben bugün iyi değilim. Seni aylardır boşladım, ama yinede bugün sana ihtiyaç duyduğumu anladım. Annemden kalan son şey sensin. Ya da daha doğrusu en değerli şey sensin. Biliyor musun, bu defter annemden almış olduğum son hediye. Bundan sonra annem bana hiçbir şey alamayacak, benimle konuşamayacak, bana sarılamayacak. Belkide annem bu yüzden doğum günümde hediye olarak bana bu defteri almıştır?  Anılarımı, yaşadıklarımı, içimdekilerimi bu deftere dökmem için.

Annem bana sevmem gerektiğini öğretti. Sevmenin çok önemli olduğunu öğretti. Annem hiç sevildiğini hissetmedi, belki de bu yüzden beni yetiştirirken sevginin önemini bana gösterdi. Artık tanışsak mı ki seveceğim kız? 

Galiba sana ihtiyaç duyuyorum. Annemin yokluğunu okadar çok hissediyorum ki, birini sevme ihtiyacı var içimde. Aylardır, boş boş dolaşıyorum. İçimde bir boşluk var. 

Sevdiğim kız,

Sana ihtiyacım var, beni daha fazla bekletme olur mu?

İçim bir tuhaf olmuştu. Bunu okuyor olmak farklıydı. Onun özelini okuyordum. İlk yazdığı sayfayla ikinci sayfanın arasında okadar fark vardı ki... İlk sayfa da haylaz onaltı yaşında bir ocuğu görüyorduk, ikinci sayfada ise üzgün, sevgiye ihtiyacı olan bir çocuk. Annesini kaybetmişti galiba... 

Okumamın yanlış olduğunu bilmeme rağmen sayfayı çevirdim. Kendimi durduramıyordum, okumak istiyordum. O mektupları yazan adamı tanımak istiyordum.

Sevdiğim kız, (27 Nisan 2006)

Bugün kendini nasıl hissediyorsun?

Senin neler yapıyorolduğunu  okadar çok merak ediyorum ki... Ben bu deftere bunları yazarken sen ne yapıyorsun acaba? Bugün tuhaf bir şey yaşadım. İlk kez ömrümde ilk kez babama karşı çıktım. Sen babamı tanımıyorsun daha, ama tanıdığında ondan nefret edeceğine adım kadar eminim. O sevilemeyecek kadar kötü bir adam sevdiğim kız. Babam yurt dışına yatılı bir okula gitmem gerektiğini söyledi, ama ben red ettim ve gitmeyeceğimi söyledim. Annemin vefatından sonra daha da kötü olmaya başladı. Galiba beni sevmiyor.

***

Seveceğim kız, 5 Mayıs 2006

Sana sevdiğim kız demekten vaz geçtim. Bugün düşündüm de belkide şu anda hayatında başka bir erkek vardır? Bu düşünce beni okadar korkuttu ki defterimi alıp yazmak istedim. Kimseyi sevmesen olmaz mı? Kimseyi sevme tamam mı? Sana sevdiğim kız demek istiyorum, seveceğim, sevileceğim kız değil. Sende beni sev. Birbirimizi tanımasak bile, benim hayalimi kur. Benim mutsuz olduğumda senin hayalini kurduğum gibi.

***

Sevdiğim kız, (29 Temmuz 2006)

Bu evden kurtulmak istiyorum artık. Beni burada tutan ne var ki? Babam, babalığını yapmıyor bile. Bıktım artık bu evde yaşamaktan. Keşke yanımda sen olsaydın... Bana sarılsaydın ve her şeyin geçeceğini, her şeyin düzeleceğini söyleseydin. Aynı annemin yaptığı gibi. Son zamanlarda hayatımdan keyif almadığımı fark ettim be sevdiğim kız. Annem gitti gideli bir boşluktayım sanki. Her mutsuz olduğumda sana koşuyorum sevdiğim kız... Çünkü annem sana koşmam gerektiğini söylemişti. Mutsuz olduğum da, mutlu olduğumda... Annem her şeyimi seninle paylaşmam gerektiğini söylemişti.

Babam bugün evimize bir kadın getirdi. Sevgilisiymiş. Annemin ölümünün ardından sadece bir kaç ay geçti. Sevgi nasıl bukadar basit olabilir ki?

Merak etme sevdiğim kız, ben seni öyle seveceğim ki,

Seni sevdiğimi her gün söyleyeceğim, her ana hissettireceğim. Ben babam gibi olmayacağım, tüm kalbimle seveceğim seni... Belkide çoktan sevmeye başlamışsımdır? Seni tanımadan? Seni bilmeden?

Günlüğü kapattım. Okuduğum her satırda bu adama daha fazla aşık oluyordum. Her satırda, bu oğlanın düşüncelerine, yazışına aşık oluyordum. Nasıl gözüktüğünü bilmiyordum bile, ama umurumda değildi. Bu adamın kalbi böyleyken dış görünüşü zerre umurumda değildi. 

Bu adam harikaydı. İnanılmazdı. 

İlk başta ona kızmıştım, mektubuma o şekilde cevap verdiği için, ama artık ona hak veriyordum. O tek bir kıza kalbini vermişti. Tüm kalbini. Ve o kız onu sırtından bıçaklamıştı. 

O, acınacak haldeydi.

Böyle seven bir adam, böyle aşık olan, bir kıza bukadar tutunan bir adam sevdiği kızın evlendiğini öğrenirse ne yapardı? Yaşamına nasıl devam ederdi? İşte beni korkutan da buydu. Bu adam bunların hiçbirini hak etmiyordu.

Bu adam sevilmeyi hak ediyordu. 




Bana da aşık olur musun? (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin