16. Hediye

10K 957 99
                                    

Tereddütle sırtına bindim ve beni otobüs durağına kadar sırtında taşımasına izin verdim. Bu durumdan hoşlanmıştım, başımı omuz boşluğuna yaslayıp kokusunu doya doya içime çekmiştim.

Onunla yaşadığım her anımdan keyif alıyordum. Tek bir kelimesinden, tek bir gülüşünden kısacası her şeyinden, keyif alıyordum. Onunla olsun ne olursa olsun durumundaydım şuanda.

Daha önce hiç böyle duygular yaşamadığım için bu yaşadıklarım bana çok tuhaf, ama aynı zamanda çok hoş geliyordu. Ona âşık olmak benim için gurur vericiydi, çünkü o Batuhan Sancaktar'dı. Sevdiği bir kadına nasıl değer vermesi gerektiğini bilen bir adamdı. İşte belkide bu yüzden ona bukadar hayrandım. Çünkü o, hislerini açık açık söylüyordu. Utanmıyordu ve çekinmiyordu. Sevdiklerine, sevildiğini hissettiriyordu. Değerlerini açık açık gösteriyordu.

Bu yüzden bu adam evlenilecek bir adamdı. Ömür boyu aynı yastığa baş koyulacak bir adamdı. Doğurduğun çocuklara, harika bir baba olacak adamdı.

"Çok sessizsin."

"Sadece düşünüyordum."

"Neyi?"

Bir müddet düşündüm. Düşündüklerimi söylemek ona uygun olmazdı. Başka bir kadına delicesine daha sadece bir kaç hafta önce aşık bir adamdı o. Zor durumlardan geçiyordu. Yinede yine kendimi tutamamıştım, nekadar harika biri olduğunu bilmeye hakkı vardı. Fısıldayarak, "Senin nasıl harika bir eş, nasıl harika bir baba olacağını düşünüyordum. Diğer erkeklere örnek olabilecek kadar harikasın."diye söyledim.

"Okadar harika değilim Zehra..."

"Harikasın, kendine haksızlık etme."

Otobüs durağına vardığımızda sırtından inmiştim. Dakikalarca otobüsün gelmesini beklemiştik ve neyseki sonunda gelmişti. Yan yana oturmuştuk, neyseki oturulacak yer vardı.

Eve vardığımızda, kısaca bana bakıp, "İyi geceler."demişti. Ardından da odasına gitmişti. Bende aynı onun gibi odama gitmiştim. Yalnız olmaya ihtiyacı vardı galiba. Ona vakit tanımalıydım, üzerine gitmemeliydim.

***
Aradan geçen haftaların sonunda Batuhan iyice içine kapanmıştı. İşten eve geldiğinde yemeğin ardından benimle biraz ders çalışıyordu. Sonra da gidip odasına çekiliyordu. Kafası karışıktı. Galiba ne yapacağını artık bilemiyordu. Onunla konuşsam iyi olacaktı. Bugün işten geldiğinde onunla konuşacaktım. Hayatını işe adayamazdı. Hiçbir şey yapmıyordu. Sanki yaşamıyordu.

Yaşayan bir ölü gibi etrafta geziniyordu sadece. Bir hayat belirtisi göstermiyordu. Gülümsemiyordu, eğlenmiyordu. Bir kaç kez konuşmaya çalışmıştım, ama olumlu tepki vermeyince bırakmıştım. Onu biraz rahat bırakmanın doğru olduğunu düşünmüştüm, ama artık kendine gelse iyi olurdu.

Aldatılmış olması hayatın sonu değildi. Babasının onu hâlâ aramamış olması hayatının sonu değildi. Tamam, eski düzenenine dönüp Gülizar'dan intikam almak istemişti, bunu başaramamış olması yine ve yine hayatının sonu değildi. Her şeyin biraz zamana ihtiyacı vardı.

Onu mutlu etmek için biriktirdiğim parayla bir şey almıştım. Mutlu olur muydu, olmaz mıydı emin değildim, ama yinede almak istemiştim.

Okuldan çıkar çıkmaz, özellikle sevdiği yemeklerden yapmıştım. Artık yavaş yavaş ne seviyor, neyi sevmiyor biliyordum. Neyi yerken gülümsediğini, neyi yerken surat astığını çoğunluğunu biliyordum.

Sonunda masa hazır olduğunda, kapının açılma sesi kulağıma dolmuştu. "Ben geldim!"

Yine herzamanki gibi, geldiğini içeriye girmeden bildiriyordu. Gülümseyerek neşeli bir ses tonuyla, "Hoş geldin Batuhan!"diye bağırdım. Mutfağa geldiğinde kapıya yaslanıp, masayı süzmeye başladı.

Bana da aşık olur musun? (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin