Oradan çıktığımız da Batuhan'ın moralı bozulmuştu. Bunu fark ediyordum. Hâlâ elimi sıkı sıkı tutuyordu. Beni arabaya doğru götürdü ve ardından kapıyı açarak oturmamı bekledi. Böyle bir durumda bile ilk beni düşünmüştü.
Kendisi de bindi ve sessizce arabayı sürdü. Bir kaç dakika sonra sessizliği ilk bozan o oldu. "Üzgünüm, sende Gülizar'ın saçma sözlerini duymak zorunda kaldın."
Bana bakmıyordu. Bakışları düşünceli bir şekilde karşıdaydı. Sorun olmadığını belli etmek için elimi üst bacağına koydum. "Sorun değildi, onun sözleri için özür dilemene gerek yok. Üstelik çok iyi bir şekilde üstesinden geldin."
Bakışları önce bacağına kaydı, bacağının üzerinde ki elime baktı sonra yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. Direksiyonda ki sağ eli, yavaşca aşağıya indi ve elini benim elimin üzerine koydu. Hafifçe sıktı. "Teşekkür ederim," dedi. Sesinde ki minnettarlık bariz bir şekilde ortadaydı. "Bugün orada ki varlığın beni çok rahatlattı. İyi ki varsın yanımda."
"Herzaman," dedim gülümseyerek. "Herzaman senin yanında olacağım."
"Emin misin, ya sen de bir gün benden bıkıp gidersen?"
Üzgündü. Ne olursa olsun senelerce değer verdiği bir kadın hayatından çekip gitmişti ve üstelik bu kadın öylesine çekip gitmemişti. Bu kadın onu aldatmıştı.
"Söz veriyorum," diye söyledim. "Asla gitmeyeceğim. Sen benden bıksan bile, git artık hayatımdan desen bile gitmeyeceğim. Böyle yapışık ikizin gibi sen nereye gidersen ben oraya gideceğim."
Söylediklerim kahkaha atmasına sebep olmuştu. "Delisin sen biliyorsun değil mi?"
"Senin için mi? Evet biliyorum," dedim dilimi çıkararak. "Senin için deli olmayanın aklı dengesini sorgularım zaten. Senin için deli olmayan da kendi kaybeder. Boşversene, harikasın."
Bu söylediklerim daha fazla kahkaha atmasına sebep olmuştu. "Komiksin. Sevgilisinden yeni ayrılmış kız arkadaşına, nasıl harika olduğu konusunda ikna etmek ister gibisin."
"Hey! Harikasın, yalan söylemedim," diye itiraz ettim. "Hem eve gitmeyelim, gel önce biraz temiz hava alalım."
Bakışları bana döndü. "Nereye gitmek istersin?"
Onunda buna ihtiyacı vardı. Şimdi bu olaylardan sonra eve gitmek istememişti, hiç itiraz etmeden hemen nereye diye sormasından belliydi.
"Bence sahile gidebiliriz? Temiz hava iyi gelir."
"Olur, gidelim."
Elimin hâlâ bacağında olduğunu unutmuştum. Bu yüzden elimi bacağının üzerinde görünce utanarak elimi çektim.
Bu hareketim Batuhan'ın dikkatini çekmişti. Anında kafası bana doğru döndü. "Neden çektin?" diye sordu, kaşlarını çatmıştı. "Elini ver, rahattı."
Eliyle elimi aldı ve tekrardan bacağının üzerine koydu. Ardından elimi çekmemden korkarmış gibi kendi elini de üzerine koydu. Sol eli ise direksiyondaydı. Bir kaç dakika sonra sahil kenarına doğru geldiğimizde arabayı park etti. Arabayı park etmesine rağmen arabadan çıkmak için herhangi bir girişimde bulunmadı. Artık eli elimin üzerinde değildi. Bir müddet sonra trafikte elini tekrardan direksiyona koymuştu çünkü.
"Hadi gel," dedim. "Çıkalım." Elimi bacağının üzerinden çektim ve kapıyı açtım. Temiz hava iyi gelmişti. O da dişari çıktı ve birlikte su kenarına doğru yürüdük.
"Çok güzel, değil mi ama?"
"Öyle," diye cevap verdi. "Gerçekten de çok güzel."
Akşam vakti olduğu için soğuktu su kenarı, ama bu soğuk buz dondurucu bir soğuk değildi. Rahatlatıcı bir soğuktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana da aşık olur musun? (Tamamlandı)
RomanceGenç kızın yeni taşındığı eve bir mektup gelmişti. Mektupda askerdeki bir gencin aşk hayalleri yazıyordu. Sorun şuydu, o mektuplar lise son öğrencimize değilde, evin eski sahibine geliyordu. Peki ya bir gün genç kızımız mektuplardan fazlasıyla etkil...