Uzun bir aradan sonra yeniden yazmaya başlıyorum. Kritik anlarda hikayeyi kestiğim için üzgünüm. Bu arada bu kitabı okuyanların yeni kitabım olan TATLI BELA'yı da okumalarını rica ediyorum. Tanıtım filmi 1. Bölüm'ünde... Her neyse şimdi ilk kitabım olan HAYALLER ÜLKESİ' ne dönelim. İyi okumalar...
Yukarı çıktığımda gerçekten de Emily'e baksam mı diye düşündüm. Ama tabi ki de bakamazdım. Çünkü nefret ediyordu benden. Hey o benden nefret ediyor diye onunla konuşmayarak aramıza yaptığı duvara yardım edemezdim değil mi? Onun kalbini kazanmalıydım hem ayrıca kesin şu an benim arkasından sevindiğimi düşünüyordur.
Tamam biraz gülmüş olabilirim kabul ediyorum ama benim hakkımda böyle önyargıda bulunmasına izin veremezdim. O zaman git diyen tarafım daha da çok ağır bastığı için odasının olduğu yere yöneldim.
Kapıyı tıklattığımda "gir!" diye bir kükreme sesi geldi. Onunla ilk defa yalnız olduğum için kalbim hızlıca atmaya başladı. Kapıyı derin bir nefes alarak açtım ve ilk adımımı attım. Bakışlarımız birbirine kenetlendiğinde:
" Ne var!" dedi sadece Emily.
Sıkıntıyla nefesimi atmosfere verdim. 'NE VAR!' kelimesini takmayarak odada gözlerimi gezdirdim.
Benim odama çok benzerdi. Daha çok kırmızı tonları hakimdi fakat buraya. Emily'nin hep neden bu kadar öfkeli olduğunu anlamış olduk!
Odanın içinde yavaşça Emily'e doğru ilerledim.
" İyi misin?"
" Seni ilgilendirmez. Çıkar mısın?"
" Kızgınsın."
" Ben sadece gördüğüm insanlara kızarım. Sen benim için yoksun ki."
Bu sözü üzerine karşısındaki koltuğa oturdum.
" Bence bu hayatta her şeye bu kadar önyargılı bakmamalısın. Elbette hareketlerinden beni takmadığını anlayabiliyorum, ama sen de bana yardımcı olmalısın."
" Şuna bak, ben sana yardımcı niye olacakmışım! Kimsin sen?"
" Senin hayatına bu şekilde girmek istemezdim. Ama düşündüğün gibi gözü servetten başka bir şey görmeyen, havalı birisi değilim."
" Ne düşündüğüm seni ilgilendirmez. Kaç defa söyleceğim? Hala çıkmanı bekliyorum."
" Üzgünüm üstelemek istemiyorum ama sana ne yaptım neden nefret besliyorsun? Her şey senin elinde, iyi olabiliriz."
" Bak seninle açık konuşacağım. Tahammülüm yok canım sana. Anlıyor musun?! Zaten ben evlenince bütün saray sana kalır merak etme. Bana zarar gelmesi için planlar yapmana hiç gerek yok. Ve eğer öyle bir şey düşünüyorsan çürütürüm seni! Şimdi konuşmadan çık git seni sonradan görme sinsi!" diye kükreyince gözlerim birden açıldı.
Beni gerçekten daha berbat, pis düşünüyormuş. Artık çok fazla gelmişti bu kadarı da. Gözlerim dolmaya başlamıştı. 'Sonradan görme sinsi! sonradan görme! sonradan!..'
Geçmişimi yüzüme vurmaya çalışan ilk insan Emily olmuştu artık. Oturduğum yerden hızlıca kalkarak kapıyı vurdum. Gözümden bir damla akmıştı ve ben hızlıca karşı taraftaki odama gitmeye çalışıyorum. Neden çıkmıştım oradan neden ona ağzının payını verememiştim. Çünkü en zayıf noktamı söylemişti ve kozunu kullanmıştı. Düşüncelerim karışıkken vücudum karanlık koridorda başka birinin vücuduna çarptı. Beni durdurdu ve Anthony'nin bakışları sertçe benim gözüme yansıdı.
Kaşlarını çattı ve yüz çizgileri belirginleşti. Karşımda dimdik duruyordu. Hemen ağladığımı hatırladım ve gözümdeki yaşı belli etmek istemesem de belli olarak silmeye çalıştım.
" Ne oldu sana?" endişe mi merak mı anlayamamıştım ondaki duyguyu.
Sonra ise uzaklaştığım yöne-Emily'nin odasının olduğu yere- baktı.
" Emily bir şey yaptı dimi! Şimdi gösteririm ona." vücudu kaskatı kesildiğini gömleğinin açık yakasından görebiliyordum.
Kızgınca Emily'nin odasına gidecekken onu durdurdum.
" Hayır bak Anthony! Emily bir şey yapmadı. Biraz sinirlerim bozuk. Müstakbel eşinle benim yüzümden aranda sorun olmasını istemem, lütfen."
Şaşkınca bana baktı
" M..s.tk..be..l e...şim..." diyerek belli olmayacak derecede fısıldadı. Derin bir of çekti.
O sırada Emily'nin odasının kapısı açıldı.
" Anthony!!" dedi şaşkınca.
Anthony Emily'e doğru baktı.
" Emily?"
Ben ise Emily'e bakmıyordum. Anthony'e baktığımda havalıca bana baktı. Sonra gözlerini devirip Emily'e.
Bu ortamda Anthony bile ezikliyordu şu an halimi. Kimseye tavır takınmadan odama koştum sadece.
Emily'nin Anlatımı:
Koşarak sevgilimin yanına gittim. Blaire ile ne konuşuyorlardı! O kız gerçekten de kim oluyordu!!
Anthony'nin dudağına sertçe öpücük bıraktıktan sonra elinden sürükleyip odama götürdüm. Kapıyı kapattım.
Kollarımı boynuna doladım ve öpücükler bırakmaya başladım. Benden hızlıca uzaklaştı.
" Şey.. Emily.." dedi suratını bozarak.
" Anlaşıldı. Özlenilmedim galiba." somurttum.
Karşıma oturdu.
" Dur ben tahmin ediyim son zamanlarda her zaman konuştuğumuz konu Blaire, dimi? Hatta ilk önce ben sorumu soruyum. Blaire ile orada ne yapıyordun Anthony!!"
" İki insan koridorda karşılaşıp merahabalaşamaz mı?" dedi gözlerini devirerek.
" Tamam aaaşşkııımm.... Hemen kırılma yaaaaa..."
" Emily uzatmaya gerek yok! Blaire berbat durumdaydı naptın ona yine!"
Suratım asıldı. Kızgınca ayağa kalktım.
" Ne diyorsun sen ya o sürtüğü mü savunuyorsun bana. Sorman bile hata"
" O kıza bir kere bile anlayışlı davranmadın sen. Tamam ben de sevmiyorum ama böyle hep kavgalı olmamız gerekmez."
" Kendi kaşındı. Ne cesaretle gelmişse artık buraya seviyesiz."
Gözlerini tekrar devirdi bana.
" Bir insan senin nasıl olduğunu merak eder hatrını sorar ve senin yaptığına bak. Tamam Emily sonra konuşalım. Gidiyorum ben!"
Önümden rüzgar gibi eserek geçti. Peşinden gitmek istedim ama kapıyı sertçe kapattı.
Anthony ilk defa bana Blaire için bu kadar kızmıştı. Onunla yakında nişanımız vardı ve o artık bana eskisi gibi özen göstermiyor, sanki yanımda zorla duruyordu...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
18.Bölüm Sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayaller Ülkesi (BİTİYOR)
Roman d'amourTüm hakları saklıdır. " İzin ver bana." " Hayır, Prenses Emily görecek. Gider misiniz buradan! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" gömleğinden beliren kaslarını ittim. Oysaki burnumuz değecek kadar yakındık. Nefesi ve kokusu içine çekilmeye değer...