2.Bölümle burdayım :) Beni takip edenlere teşekkür ediyorum bu arada. Daha buraya katılalı bir hafta bile olmadı ama yine de kitabımı okuyanları çok seviyorum ve başkalarının da okumasını diliyorum. Umarım beğeneceğiniz derecede yazıyorumdur...♥♥ İyi okumalar...♥♥♥
Gözlerimi araladığımda beyaz önlüklü bir adam gördüm. Gözlerime ışık tutuyordu. Gözlerimi tamamen açtığımda çevreme bakındım. Kimse yoktu ve beyaz bir odadaydım.
" İyi misin?" dedi bir adam bana gülümseyerek.
Hayatımda Anna'dan sonra bir kişi daha bana hatrımı sorduğu için mutlu olmuştum. Yüzümde çarpık bir gülümseme belirmiş olmalı.
" Teşekkür ederim, iyiyim. Peki ben karanlık yerden buraya nasıl geldim?"
"Tam olarak bilmiyorum, fakat bildiğim kadarıyla size yemek getiren bir hizmetli, arkadaşını ağlarken seni de kanlar içinde yatarken görmüş. Ve buraya getirildin. Seni kucağıma aldığımda bileklerin kesilmiş, damarın zedelenmişti. Yalnız benim de sorum olacak küçük hanım." dedi yatağımın kenarına oturarak.
" Hayır ben soracağım. Neden kurtardın beni!! Neden!" diyerek yattığım yerde doğrulup ona vurdum. Başımı dizlerime koyup ağlamaya başladım.
Elini omzuma koydu ve:
" Küçük hanım sorunumuz var galiba. Hayati tehliken vardı. Ölmen an meselesiyken seni kurtardım günlerce burada uyuyorsun. Teşekkür etmen gerekmez mi?"
" Ben...ben..."
" Sen ne?"
" Anna'yı görebilir miyim? Benimle gelen kız. Geldi değil mi?"
Başını salladı.
" Dedim sana günlerce kaldın burada. Bir kadın geldi ve onu sertçe alıp gitti."
" Bayan Bethany!.."
"Efendim?"
" Hiçbir şey"
" Yarın taburcu olacaksın tatlım, görüşmek üzere." gülümsedi ve elini omzumdan aldı.
Gözlerimi kapattım. Kapının kapanma sesinden sonra gözlerimi birden açtım ve ayağa kalktım. Cama yürüdüm. Yetimhanedeki gibi karanlık bir yol görmemek mutluluk veriyordu. Bir an önce o yeşil bahçeye çıkmak istiyordum.
Ayrıca Anna'yı merak da ediyordum. Acaba Bethany hala onu oraya mı hapsetmişti. Kim bilir tek başına ne acılar çekiyor ve benim için endişeleniyordur.
Biz birbirimiz için endişeleniriz. Kendimizi düşünmeyiz. Zaten gerçek arkadaşlık da bu değil midir?
1 GÜN SONRA:
" Artık çıkabilirsiniz." dedi gülümseyerek doktor.
Çantamı sırtıma aldım. " Her şey için çok teşekkür ederim."
" Seni götürecek bir kimsen var mı?"
Gözlerim yere kaydı. Yanağımdan bir damla yaş süzüldü ve hiçbir şey demeden kapıyı vurup çıktım.
Bahçeye çıktım. Her taraf sessizdi sadece arkadan gelen ayak sesleri dışında.
Odadaki o genç doktor şimdi benim kolumdan tutuyordu.
Gözyaşımı sildim.
" 1 dakika"
" Efendim?"
" Bana cevap vermedin takmadın bile."
" Sadece doktorsun. Benimle işin bitti. Sadece görevini yapıp diğerlerini sorgulamasan olmaz mı!"
" Hastalarımın her durumuyla ilgilenirim."
" Artık hastan değilim bayım!" diyerek göğsüne hafif bir yumruk attım -önümden çekilmesi için-
" Hey, insanlık yapmak istemiştim. Bu soğuk havada tek başına gidemezsin. Sonra yine bana gelirsin hasta olunca karışmıyorum."
" Seni ukala!" diye mırıldanarak ona döndüm.
"Nereye gidiyoruz?" dedi gülümseyerek.
Yere baktım yine. Yetimhaneye olduğunu nasıl söylerdim. Gerçi başka çarem de yoktu. Yetimhanenin burdan yolunu bile bilmiyordum! Heyy ben cidden nereye gidiyordum böyle!!
Benim kolumdan tuttu ve beyaz bir arabanın yanına götürdü. Kapıyı açtı. Bana döndü:
" Söyleyecek misin yoksa..." sözünü kestim.
" Burada yakınlarda bir yetimhane var oraya."
" Kimsesiz çocuklara yardım etmen ne güzel. Çok iyi birine benziyorsun."
Gözlerim 3. kez yere kaydı bugün.
" Kimsesiz çocuklara yardım etmiyorum... Orada yaşıyorum..."
Birden araba yolun ortasında durdu. O, bana baktı; ben yere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayaller Ülkesi (BİTİYOR)
RomansaTüm hakları saklıdır. " İzin ver bana." " Hayır, Prenses Emily görecek. Gider misiniz buradan! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" gömleğinden beliren kaslarını ittim. Oysaki burnumuz değecek kadar yakındık. Nefesi ve kokusu içine çekilmeye değer...