Banyoya gittiğimde küveti kullanmamaya karar verdim. Çünkü hazırlamak uzun sürecekti. En iyi hazırlayan tatlı bir bayan vardı. Ara sıra geliyor. Ona hizmetli demek istemiyorum aslında. Çünkü altın gibi bir kalbinin olduğu belli oluyor ve çok sevecen buluyorum onu. Bu saatte onu rahatsız etmek de istemiyordum. Bu yüzden üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp kısa bir duş için boydan boya olan duş kabinine girdim.
Saçlarımı birkaç kez köpürterek yıkadım. O topuzdan sonra zar zor örgü yapabilmiştim zaten. Ve şu an canım acıyordu. Acıya katlanmaya çalışarak birçok kez yıkadım, yıkadım. En sonunda eski yumuşaklığına geri döndü. Vücudumu ise köpükle temizledikten sonra durulanarak su yeşili bornoza uzandım. Bornoza sarındıktan sonra kısa bir havluyu alıp saçlarıma doladım. Duş sonrası özel temizliği yaptıktan sonra saçlarımı kuruttum ve pijamalarımı giydim.
Yumuşacık yatağa oturduğumda kenarda duran günlüğümü elime aldım. Biraz daha rahatlamış bir şekilde bugün yaşadıklarımın hepsini günlüğe döktüm.
Kısa bir süre sonra derin bir oh çekip günlüğü kapattım ve yine kenara koydum. Yatmak için hazırlandım ve başımı yastığıma koydum. Koymamla beraber gözlerim hemen kapandı. Bu kadar yorgun olduğumu hiç fark etmemiştim.
-------------------------------------------------------------------------------------
Sabah olduğunu fark ettiğimde vücudum hareketlenmeye başladı. Fakat göz kapaklarımı henüz açmamıştım. Gözlerim açılmayı bekler bir şekilde içeride hareket ediyorlardı. Bir an Bayan Bethany'nin sesini duyacağımı sandım ve endişeye kapıldım. O sırada gözlerimi açarak sıçradım.
Yatakta oturur vaziyete geldim. Etrafıma baktığımda Bayan Bethany'i görmemiştim. Sanırım bir kabustu. Gözüme nüfus eden güneş ışınları dikkatimi çekti. Yataktan kalktım ve terasa doğru yürüdüm.
Güneş tam tepeye çıkmak üzereydi. Terasın kapısını açtım ve havayı içime çekerek etrafıma bakındım. Aşağıya baktığımda bahçede dolaşan biri olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Seçemediğim kişinin elleri cebindeydi ve arada sırada yukarıya bakıp duruyordu. Görüş açısında olmadığım için beni fark etmemişti. Onun kim olduğunu anlamak için biraz daha yaklaşarak gözlerimi kıstım. O ise hareketlenmeden dolayı beni kısa bir zaman sonra fark etmişti. Yüzünü bana doğru çevirdiğinde... Keşke bakmaz olaydım diyebildim sadece... Anthony'di!
Bana bakarak ukalaca gülümsedi ve elini salladı. Şu an gerçekten sinirlenmiştim. Güzel başlamak istediğim bir günde ilk olarak Anthony'yi görmek! Bu çocuğun sadece ismini biliyorum ha bir de ukala olduğunu biliyordum tabii. Onun dışında kim olduğunu ve neden durmadan sarayın çevresinde olduğunu bilmek beni meraklandırıyordu. Gergince terasa arkamı dönerek odama tekrardan girdim. Ben bunları saçmaca düşünürken kapı tıklatıldı ve o bahsettiğim tatlı bayan içeriye girdi:
" Kral sizi kahvaltıya bekliyorlar, efendim."
" Tamam geliyorum. Bu arada efendim demene gerek yok ki. İsmim Blaire."
" Nasıl isterseniz.."
" Ama hala siz diyorsun."
Kıkırdamasını bastırmaya çalışarak konuştu:
" Üzgünüm, bayan Blaire prensesimiz."
Gözlerimi sevimlice devirerek, gülümsedim.
" İsmin ne?"
" Christina."
" Pekala Chris. Seninle çok iyi anlaşacağız." dedim elimi omzuna koyarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayaller Ülkesi (BİTİYOR)
RomanceTüm hakları saklıdır. " İzin ver bana." " Hayır, Prenses Emily görecek. Gider misiniz buradan! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" gömleğinden beliren kaslarını ittim. Oysaki burnumuz değecek kadar yakındık. Nefesi ve kokusu içine çekilmeye değer...