& 28.Bölüm &

41 1 0
                                    

Soğuk hava içime işliyordu. İstemediğim hayatı yaşamak her geçen saniye beni bu soğuğa mahkum ediyordu. Hayata dahil olduğum bir yapboz parçasını her saniye söküp atmak istiyordum. Bu zamana kadar yaptığım gibi içip içip sokaklarda bağırmak gelmiyordu bu sefer içimden. Çünkü bu gece benim zorlu olsa da bir çıkışım, ışığını gördüğüm bir yolum vardı.

Hafifçe bulutlardan akan gözyaşları üzerimi ıslatıyordu. Su birikintilerinden ıslanmış ayakkabılarım ve buz tutmam umrumda değildi bugün. Yalnızlıktan ve karanlıktan haz alıyordum şimdi. Kötülüklerim iyi bakışlara dönüşüyordu. Gökyüzüne baktım.

" SANA NELER OLDU ANTHONY"

Yıldızlar sanki bir canavarın insana dönüşümünü izliyormuşçasına gözlerini açmış beni izliyorlardı.

Göz dedim de aklıma Blaire'in şaşkın ve çocuksu bakışları gelip duruyordu. En olmayacak zamanda içimden gülümsemek gelmesi sadece onun içindi. Ben onun hayatıyla beraberken o benim hayatımı değiştirmeye koyulmuştu bile. MELEĞİM BENİM...

--------------------------------------------------------------------------

Başımı nereye geldiğimi öğrenmek için kaldırdım. Boş boş yürüyordum, fakat ayaklarımın dinlenmek için beni getirdiği yer belliydi. OTEL! Aylardır burada kalıyordum. Emily'i isteseydim şu an çoktan evimizi düzmüş olurdum bile...Ama yalanlarla olmayan her şeyi onu kandırmak için düzmüştüm zaten, balayına kadar her şeyi ayarladığımı zannediyor...Acımamak elde değil.

Otele girdiğimde -otelin en alt katında gece kulübü var-  bakışlarını üzerimde gezdiren kıyafet giymeyi unutmuş o kadar çok kadın vardı ki. Bu tiksinmeme neden olmuştu. Oysaki ben bu oteli bu kadınlar için tutmuştum. Emily'e karşı yaptıklarım adamlığa sığmazdı.

Şimdi hızla odama çıkacak ve yarın Emily'e ayrılmamız gerektiğini söyleyecektim. Sonra da buraya gelip otelden ayrılacaktım. Artık o bundan sonrasını hak etmiyordu. Eğer yarın ayrılmazsam ve ertelersem Blaire ile görmesi onu daha da çok üzerdi. İnceldiği yerden kopması biraz acı verici fakat daha yararlıydı.

Ben üst kata doğru ilerlerken birinin kolumdan tuttuğunu hissettim. Bu hafif dokunuş benim tahmin ettiğim gibi hiç de erkek dokunuşuna benzemiyordu.

" Prensim, yüzünüzdeki çaresiz ifadeyi unutturacak ilaç tam da bedenimde bulunuyor." Sinsice karşıma geçen Nadya sırıtıyordu. Yüzüme yaklaşarak delice dudaklarımı öpmeye başladı. Bir anlığına neler olduğuna şaşırmıştım. Sarkıntının tekiydi. Birkaç saniye sonra bir günah daha işlesem ne olacak düşüncesine kapıldım. Bu çok saçmaydı. Dayanamayarak ona karşılık verdim. Bir an ellerini boynuma dolayıp bacaklarını ayırarak belimde birleştirdi. Onu kucağıma alarak merdivenlerden çıkmaya başladım. Bir an gözlerimin önünde Blaire ile ağaç evdeki olan şeyler canlandı. Bu kadının o olmaması hırsımı ve sinirimi daha artırıyordu. Kucağımdaki sürtükten bunun acısını çıkarmaya çalışıyordum. Onu o kadar acıtıcı öpüyordum ki bu daha da sinirlenmeme neden oluyordu. Hiçbir şey ifade etmiyordu bir kum torbasından farksızdı şu an. Asansörden indiğimizde hala kucağımda yaranmaya çalışıyordu. Odaya girdiğimde kucağımdan inerek kendini yatağa fırlattı. Üzerindeki dekolte olarak kullandığı deri ceketini ve yırtmaçlı mini eteğini bacaklarından sıyırdı. Dizlerinin üzerine basarak kayan çarşafla beraber yanıma geldi ve ayağa kalktı. Bense onu boş boş izliyordum. 

" Özledim ama seni 1 aydır beni unuttun sanmıştım." elleriyle boynumu sarıp yüzümü yüzüne yaklaştırdı. 

Tiksinerek ona bakıyordum. " Ben bir lavobaya gidip  geleyim o zaman."

Hayaller Ülkesi (BİTİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin