Beyazlarla kaplanmıştı burası. Ayrıca kocaman bir terasa bakıyordu.
Odada süslemeden hiç kaçınılmamış, aynaların, birbiri ardına açılan büyük odaları iç içe alınmıştı.
Manzarayı görmemi engelleyen kenarları hafif taşlı olan perdeyi açtım. Perdeyi açmamla şoka uğradım.
Vakit kaybetmeden terasa açılan kapıyı açtım. Teras kocamandı.
Yapay ağaçlar kahve içmek için gölgelikli oturma yeri vardı. O kadar güzel süslenmişti ki say say bitiremezdim. Harika havayı içime çektim. Gözlerimi kapadım ve kuşların cıvıltılarını dinledim. Gözlerimi açtığımda terasın müthiş manzarası ile karşı karşıya geldim. Burası sarayın büyük bahçesine bakıyordu. Hatta burada partiler verildiğini duymuştum prenses için. Labirent gibiydi... Ve bir o kadar da düzenli ve görkemli yaratılmıştı. Her taraf yeşillikti. Tekrar odama girdim. Odamı hala inceleyememiştim. Nereye bakacağımı şaşırıyordum artık.
Bir köşede kocaman bir yatak duruyordu. Kenarları bembeyaz ve ince bir tülle örtülmüştü. Yatağın kenarları altın kaplamaydı. Onun dışında birçok aynalar vardı. Önlerinde dekoratif süsler...
Ayrıca birkaç da kapı vardı. Birine girdiğimde lavoba olduğunu gördüm. İlk başta lavoba sanmadım. Çünkü her taraf altındı ve çok büyüktü. Dehşete kapılmıştım. İçimde belirlenemeyecek hatta ölçülemeyecek bir mutluluk vardı. Ben ne yapmıştım da bunları bu derecede hak etmiştim böyle.
Sonra diğer kapıları açtım. Burası sanırım dinlenme veya keyif yapma yeri. O kadar huzur dolu ki.
Hafif tonda klasik müzik çalmaya başladı.Karanlık bir oda duvarları esrarengizce duvar kağıtlarıyla kaplanmış, renkli aydınlatmalarla insanın içine bilinemeyecek bir huzur veriyordu. Çevreme bakındığımda masaj koltukları, büyük güzellik ürünleri, spa gördüm. Sanırım spa olduğu için böyle huzur verici bir ortam olmalıydı. Kendime gülerek odadan çıktım.
Girmediğim tek oda kalmıştı. Ona da girdiğimde raflarda gelinlikler, parıltılı kıyafetler gördüm. Koskocaman bir yerdi. Bir tarafta sürülerce ayakkabılar özenlice dizilmiş, diğer tarafta çantalar...
Aksesuarları saymıyorum bile... Onların yerini ayrı yapmışlar çünkü hepsinden daha fazla olduğu hemen göze çarpıyor. Kocaman dolaplardan fışkıran elbiseler odayı kaplayacak derecede fazlaydı. Başka bir yöne bakınca spor kıyafetlerinin olduğu yerler vardı. Bütün spor dallarının kıyafetlerinin yanında üzerinde özel tasarım değerli kıyafetler yazan dolabı açtım. O kadar süperlerdi ki her şeyi unutup neşeyle dönüyordum. Bunlar da yetmezmiş gibi moda evlerinin her yerin bilgileri duruyordu.
Daha neler vardı... Ama acele etmeme gerek yoktu ki! Üstelik bayılacak kadar yorgun hissediyordum. Artık incelemeleri bir kenara bırakıp biraz da hayatıma bakmalıydım.
Yorgunca kıyafet odasından çıktım. Rahatlamak için duş almalıydım. Banyoya ilerledim. O sırada kapı çalındı.
" Prensesim girebilir miyim?"
Elinde çeşitli renk havlularla başka bir hizmetçi içeri girdi.
" Tabi."
Gülümsedi ve eğildi.
" Belki rahatlamak için duş almak isterisiniz diye düşünmüştüm."
" Ah evet." dedim zaten aynı şeyi ben de düşünmüştüm.
" Siz lütfen oturun köpüklü banyonuzu ben hazırlarım. Lavantalı mı, çikolatalı mı?"
" Efendim?" dedim anlamayarak.
" Şeyy, aroması demek istedim."
" Kararsızım. Daha iyisi varsa ondan koyabilirsin. Vücudumdu rahatlatacak bir şeyler" dedim sıcakca gülümseyerek. Normalde bu kadar ukala ve havalı davranmak istemezdim. Ama lavantalı veya çikolatalı banyoyu ilk defa duymuştum.
Kısa bir zaman sonra geldi:
" Hazır efendim." diyerek gitti.
------------------------------------------------------------------------------------------
Gül yapraklarıyla ve mumlarla süslenmiş, nefis çiçek kokulu banyoya uzandım. Bir süre öyle durdum.
------------------------------------------------------------------------------------------
BİRAZ SONRA:
Beyaz bornozuma uzanıp giydim. Saçlarımı havluya doladıktan sonra banyodan çıktım.
Hizmetlinin koyduğu aroma bütün stresimi almış ve beni rahatlatmıştı.
Kapıyı tıklandı:
" İhtiyacınız olan bir şey var mı?"
Yine aynı kadın gelmişti. Ne o zırt pırt şımartılmalar falan.
" Hayır, yok." dedim rahatsızca.
Bir an önce kıyafetlerimi giyip dinlensem iyi olacaktı. Rahat kıyafetlerin olduğu bölüme gittim.
Yumuşak beyaz, pofuduk şirin bir t-shirt giydim ve altına da pembe renkte kısa yumuşacık bir şort giydim. Banyo yaparken makyajım gitmişti. Hafifçe pamukla hepsini yok ettim. Uyumaki uyumak ve uyumak istiyordum! Amanda'nın eserini mahvettiğim için üzgünüm amaaa ne yapalımm... Saçımı dağınık ev topuzu yaptım ve bozmaya kıyamadığım yatağa oturdum. Yavaşça örtüsünü açtım. Ve yastığa dokundum. O kadar yumuşaktı ki. Kuş tüyüydü sanki. Yavaşça başımı koydum. Yatağın çevresini saran örtü sanki bana güven veriyormuş gibi bir huzura kapıldım ve zevkle çok derin bir uykuya daldım.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayaller Ülkesi (BİTİYOR)
RomanceTüm hakları saklıdır. " İzin ver bana." " Hayır, Prenses Emily görecek. Gider misiniz buradan! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" gömleğinden beliren kaslarını ittim. Oysaki burnumuz değecek kadar yakındık. Nefesi ve kokusu içine çekilmeye değer...