45. Bölüm Eğer Ben Erken Ölürsem, İlk Ölen Olmak İsterim

485 37 227
                                    

1 Mart 1967

Yağmur tüm Londra'yı sardığı gibi Mulciber Malikanesini de sarmıştı. Gecenin ilerleyen saatlerinde küçük Mulciber yatağında mışıl mışıl uyurken annesi ise salondaki devasa camların karşısına geçmiş kendisiyle yarışabilecek kadar şiddetli ve tehlikeli fırtınayı izliyordu.

Fırtına...

Bu isme hiçte yabancı değildi, şayet geçmişte lakabı olan bir isme neden ve nasıl yapancı olabilirdi ki?

Düşününce aslında Tom'un ona bu lakabı taktığında ne kadar haklı olduğunu alıyordu. Zaman geçtikçe kendini bir fırtınaya daha da benzetiyordu.

Ateş kırmızısı saçlarını kafasının üstünden topuz yapmıştı, üstünde bedenini saran simsiyah pantolon ve t-şort.

Jessica modaya uyum sağlayan ve biraz kopuk bir kadındı, daha Hogwarts yıllarında iken sapsarı saçlarını kırmızıya boyatarak birçok kişinin ilgisini ve dikkatini çekmişti bile.

Gözleri dışarıyı izlerken aklı bambaşka yerdeydi, saatlerdir haber alamadığı kocasında.

Dudaklarını dişleyerek gerginliğinden kurtulmaya çalıştı. Hayır. Endişeli bir kadın değildi, panik yapmazdı fakat Lord'unun söylediği vakitten çok daha geç olmuştu ve ne kocasından ne de bir başkasından haber alamamıştı.

Elizabeth'i merak etti, acaba o da mı kendisi gibiydi yoksa Karanlık Lord ona bir görev vermiş miydi?

İkisi çok yakın dosttu, Karanlık Lord'um ilk destekçileri olmak dışında Tom Marvolo Riddle'ın ilk arkadaşlarıydı. İşaretleri yoktu fakat bu onları Ölüm Yiyen olmaktan alıkoymuyordu.

Bir şimşek daha çaktı.

Jessica'nın gözlerinde de bir şimşek çaktı.

Resmen fırtınayla yarışıyordu, kim daha dengesiz, kim daha kuvvetli, kim daha korkutucu diye.

Kenway'ı merak ettiği sırada merdivenlerden bir ses geldi, refleks ve zekasıyla arkasını döndü asasını koluna saklamıştı.

Ama karşısındaki kişi ne bir saldırgan ne de yabancı misafirdi, uykulu gözler ve tatlı pijamasıyla sekiz yaşındaki oğluydu.

- Anne?

Merdivenlerden inerken seslendi annesine, Jessica'nın içi huzur ve mutluluk doldu. Oğlunu görmek onu her zaman rahatlatır, sakinleştirirdi.

- Malden, buraya gel.

Oğlunu yanına buyurdu. Küçük çocuk başını sallayarak annesine itaat etti. Jessica onu kucağına alarak konuştu.

- Neden uyandın?

Küçük Mulciber omuz silkti.

- Fırtınadan mı?

Sordu kadın, oğlunun böyle bir şeysen korkacağını hiç sanmıyordu, onu çok cesur yetiştiriyordu.

Malden anlamayarak kaşlarını çattı, uyanmasıyla fırtınanın ne alakası olduğunu anlayamamıştı. Henüz korku denen şeyle tanışmamıştı küçük Mulciber.

Bir çocuğun korkacağı her şeyi tatmış, bunlarla büyümüştü ve annesinin sayesinde hiçbir zaman hiçbirinden korkmamıştı.

Karanlığı sadece önünü göremediği için sinir olurdu, fırtınayı sadece dışarıda oyun oynayamayacağı için sevmezdi. Hastaneyi, ilaç ve iğneleri sadece bulanık ve kanı bozukların arasında bulunacağı için istemezdi.

Karanlık Prenses, Limix LancerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin