Öncelikle tüm milletimizin başı sağ olsun. Vefat edenlere Allahtan rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve sabır tüm yaralılarımıza ve depremzedelerimize şifalar diliyorum. Bu olaydan maddi-manevi, fiziken ve ruhen etkilenen herkese acil sabır ve şifalar diliyorum. Allah ülkemize bir daha böyle bir felaket yaşatmasın. Depremzedeler için Twitter ve Whatsapp'da (ve İnstagramda)oldukça aktiftim fakat Wattpad'e baş sağlığı ve geçmiş olsun mesajı yazmadım. Bunun için alınan, üzülen olduysa eğer özür dilerim, bu durumda Wattpad'e bakmak aklımdan bile geçmedi. Bu bölümün moralinizi yükselteceği ve acınızı biraz olsun unutacağınızı umaraktan yayınlıyorum Allah herkese şifa ve sabır versin. Hepimizin tekrardan başı sağ olsun. İyi okumalar.
16 Nisan Pazartesi
Güneş ışıkları kırmızı, büyük ve uzun trenin camlarından içeri süzülüp cam kenarındaki cadı ve büyücüleri, güneşin seçilmiş çocukları misali kutsayıp ön plana çıkartıyordu. Güneş tarafından seçilen bu çocukların bir kısmı arkadaşlarıyla sohbet ediyor, oyun oynuyor, derslere hazırlanıyor veya sırtlarındaki ağır sorumluluk yükü nedeniyle camdan dışarıyı gergin bir dalgınlıkla seyre dalıyorlardı. Lancer kızı son kategorideydi.
Güneş ışıkları saç tutamları arasından sinsice sızıp kirpiklerine ve karadeliklerine işlerken belli olmayan göz bebekleri ilerideki dağın üstünde süzülen Anka kuşunu seyrediyordu, bedeni bambaşka, aklı bambaşka, gözleri bambaşka bir yerdeydi. Öyle ki bir an karşısındaki arkadaşının onu dürtmesiyle gerilecek ve ne olduğunu idrak edemeyecekti. Öyle de oldu.
- Hih!
Lancer kızı sıçrayarak doğruldu. Etrafına bakarak nerede olduğunu ve neler olduğunu idrak etmeye çalıştı. Kompartımandakiler ona bakıyordu. Arkadaşlarının yüzlerini ve tanıdık ortamı görünce rahatladı.
- Limix iyi misin?
Lancer kızı yüzüne gelen saçlarını arkaya attı, güneş ışığı artık dik bir şekilde yüzüne vuruyordu. Gözlerini birkaç kez kırpıştı güneş ışığından rahatsız olarak.
- Evet iyiyim, sadece biraz dalmışım. Oldukça derine.
Bella ona bitter çikolata uzattı.
- Al senin sevdiğinden, bitter.
Lancer kızı kafasını sallayarak bir parça kopardı ve ağzına atıp yemeğe başladı.
- Ee okula dönünce ne yapıyoruz?
Bella konuştu.
- Kumar kağıtlarını getirdim.
- Mutfaktan içkileri ben araklarım.
Bella, Alex'in lafına atladı.
- Yiyecekte getir.
Lancer kızı onları umursamadan camdan dışarıyı seyretmeye devam etti, önceki Anka kuşu yoktu artık. Sanki gözden kaybolmak için Limix'in bakışlarının üstünden çekilmesini bekliyordu.
- Sen ne yapmak istersin Limix?
Lancer kızının dikkati dağıldı ve tüm dikkatiyle bakışlarını ona seslenen gri gözlü oğlana çevirdi.
- Bilmiyorum, biraz durgunum.
- Neden neyin var?
Basit soru Limix'in kalbini hızlandırdı kalbi varlığını hissettirircesine deli deli atarken Lancer kızı sakinleşmeye çalıştı. Terlediğini hissetti, sırtı terlemişti saniyeler içinde.
Yutkundu, ellerini birleştirdi. Buz gibiydi her iki eli de. Ona ne olduğunu merak etti. Saniyeler içinde hep donup hem de nasıl terliyordu? Konuşmak için ağzını açtı ama çok gerildi, çok ama çok...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prenses, Limix Lancer
FanficLimix hayatı boyunca babasının takdir ettiği bir evlat olmaya kendini adamıştı. Ama elinde olmadan sürekli kendini bir belanın içinde buluyordu, anne tarafının gizemli ve sırlarla dolu soyunu keşfederken sürekli yeni bir şeyle karşılaşıyor ve bununl...