Soğuk kaldırım taşına oturalı saatler olmuştu.Ve saat gece yarısını geçiyordu, bardaktan boşalırcasına yağan yağmur şiddetini arttırmıştı -tabi mümkünse.
Yanındaki kardeşine sımsıkı bir daha sarıldı. Ayaklarını, durmaksızın su akan yere koyduğu için soğuktan morarmıştı ama o bunu umursamıyordu.
Sadece aptallığına yanıyordu, babasından yine dayak yerken -işkence daha doğru olur- gurur yapıp kardeşini de peşinden sürükleyerek evden kaçtığına yanıyordu.
Dumbledore'a güvenip Hogwarts'a gidecek ve reddedilecek kadar aptal ve çaresiz olduğuna yanıyordu.Hogwarts'da dördüncü yılına başlayacaktı ve büyük bir heyecanla bekliyordu, çünkü bu yıl kardeşi de okula başlayacaktı. Yanına alacaktı kardeşini, o adamdan uzak kafası arkada kalmadan geçirecekti senesini ama öyle olmadı. Hogwarts'ın başlamasına daha bir buçuk ay varken sokakta kaldı kız kardeşiyle.
Umut yok, şans yok, mücadele yok...
Belki yarın sabah Gelecek Postası'nda haberleri çıkardı. İki çocuk kaldırım kenarımda donarak öldü bulundu, diye.
Laura da tam umudunu kesmiş olucaktı ki kendini gevşek bırakıp direnmeyi kesti. Su girmesin diye sımsıkı kapattığı gözlerini gevşetti ve kendini ölümün soğuk karanlığına tam bırakacakken...
Bir sesle irkildi daha doğrusu bir tıslama ile, gözlerini açtığında görebildiği kadarıyla büyük ve uzun bir yılan onlara doğru geliyordu.
Bu son umuttu...
Hızla doğrulup "Yardım et! Bize yardım et!" diye tısladı. Elbette o bir Çatalağız'dı ama bu özelliğinin kimden geldiğini bilmiyordu. Annesi diye tahmin ediliyordu lakin annesi olsa kardeşi de konuşabilirdi, ama işte kardeşi konuşamıyordu.
- Çataldili konuşabiliyorsun? Ama nasıl?
Diye tıslayarak cevap verdi yılan.
- Bilmiyorum sadece bize yardım et gidecek bir yer göster, en azından.
Bu Laura için son umuttu ve bunu akıllıca kullanmakta kararlıydı.
Yılan biraz düşünür gibi yaptıktan sonra kızın yanında duran ve ondan daha ufak olan kıza soran gözlerle baktı.
- Ya o?
Mia yılanın aniden ona dönüp tıslamasıyla ürküp geri sendeledi ve kocaman gözlerle onları izlemeye devam etti.
- Hayır o ne konuşabiliyor, ne de konuşulanı anlayabiliyor.
Laura aslında kardeşinin önünde asla çataldili konuşmazdı onu ne kadar ürküttüğünü bilirdi. Ama o ürkmüyordu, o kardeşi gibi korkmuyordu, bunun bir yetenek olduğunu ve bununla içten içe övünmenin tatlılığını yaşıyordu. Bir süre sonra yılan tısladı.
- Beni izle! Seni hakettiğin bir yere götüreceğim.
Laura bu ince espiriyi anlamıştı hakettiğin bir yere yılanlara konuşabildiği için hakettiği bir yere. Aniden ayağı kalktı Mia'yı uyarmayı unutmuştu bile.
- Abla, nereye?!
Zavallı kız o kadar korkmuştu ki...
O yaratığa hiç güvenmiyordu, ablasının ani hareketinede afallamıştı.- Onu izlememiz gerektiğini söylüyor.
Dedi yılanı göstererek.
- Bizi güvenli bir yere götürecekmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prenses, Limix Lancer
FanfictionLimix hayatı boyunca babasının takdir ettiği bir evlat olmaya kendini adamıştı. Ama elinde olmadan sürekli kendini bir belanın içinde buluyordu, anne tarafının gizemli ve sırlarla dolu soyunu keşfederken sürekli yeni bir şeyle karşılaşıyor ve bununl...