9 Nisan Pazartesi 1978
Limix gözlerini yavaşça araladı, beyninde çok büyük bir karıncalanma hissediyordu. Yavaşça kalktı, etrafının farkında değildi henüz kendini gerçekliğin dışında bir rüyada gibi hissediyordu. Beyninin uyuştuğunu hissediyordu bu yüzden hiçbir şey düşünemiyordu. Kendini yatağa geri attı, cidden çok yorgundu uykuya o kadar ihtiyacı vardı ki.
-Limix! Kalktın mı sonunda?
Fakat Limix cevap vermiyordu, duymuyordu bile. Yavaş yavaş beyni çalışmaya haşladı, önce gerçeklik algısı geldi, dakikalar sonra çevresini fark etmeye ve düşünebilmeye başladı. Kendisi kimdi? Neredeydi? Burada ne yapıyordu? Hangi zamandaydı? Bu insanlar kimdi? Amaçları neydi?
Yavaş yavaş bu sorulara cevap verdi ve hafızasını yokladı, dün geceyle ilgili anıları beyninde parça parça sırası değişmiş biçimdeydi. Olayları parça parça kesik kesit hatırlıyor ve sırasını kesinlikle bulamıyordu.
-Tanrım sana ne içirdiler böyle?
Melanie konuştu. Limix kafası karışarak ona baktı, ne? Ona bir şey mi içirmişlerdi? Kim? Ve ne içirmişti? Hepsinden önemlisi neden? Limix kafası karışmış ona bakarken Melanie konuştu.
-Senin kafan hala yerinde değil, boş ver bunları kendini nasıl hissediyorsun?
-Tuhaf, rahatsız edici bir rahatlık var ve hiçbir şey hatırlayamıyorum, algılayamıyorum bu çok sinir bozucu.
Mell başıyla onayladı.
-Çok ağır bir şeyi içtin, üstelik kafana dikerek ve haddinden fazla.
Limix düşündü ne içmişti diye ama nafile.
-Hatırlamıyorum.
Bella müdahale etti.
-Tamam şimdi bırak bunları, hadi kalk elini yüzünü yıkayalım.
Limix yorgunlukla ona denileni yaptı, daha farkına varmadan soğuk suyun yüzüne çarpması onu ayıltırken aniden kendini odada yatağın üstünde elinde sıcak bir fincanla buldu. İçindeki sıvıya baktı, tanıdıktı ama ne olduğunu hatırlamıyordu, kokusu ona hem çok yabancı hem de çok tanıdık geliyordu koca bir yudum aldı ağzına sert bir tat gelince bir anda çarpıldı. Düşünceleri yerli yerine oturuyordu.
-Daha iyi misin?
Başıyla onayladı arkadaşlarını.
-O halde hadi kahvaltı bitmek üzere.
Limix onun ne demek istediğini geç anladı. Başıyla onaylayarak üstünü değiştirdi anıları yavaş yavaş ona geliyordu. Banyoda kustuğu, duşa girdiği sonra uyuduğu gece yarısı tekrar kalkıp ateşler içinde kustuğu... Birçok anı zihnine yansıdı fakat şu an beyni hala biraz uyuşuk olduğundan bunlar onu rahatsız etmiyordu, üstünde hala garip bir rahatlık vardı.
Kendini zar zor kahvaltıya indirdi, midesi hiçbir şeyi kabul etmiyordu, onu ayakta tutan tek şey kahveydi. Büyük bir yudum daha aldı ve zihnini kendisine getirdi, eski uyuşukluk ve rahatlık neredeyse kaybolmuş yerini sürekli bir şeyleri tartıp biçen, plan yapan gerginlik ve stres altındaki beynine bırakmıştı. Limix kahvesinden küçük bir yudum alarak onu bitirdiğinde Rodolphus sordu.
-Bir şey yemeyecek misin?
Limix omuz silkti.
-Hiçbir şey yemek istemiyorum.
Malden atladı.
-Ama açsın Limix, çok aç.
Limix sadece omuz silkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Prenses, Limix Lancer
FanfictionLimix hayatı boyunca babasının takdir ettiği bir evlat olmaya kendini adamıştı. Ama elinde olmadan sürekli kendini bir belanın içinde buluyordu, anne tarafının gizemli ve sırlarla dolu soyunu keşfederken sürekli yeni bir şeyle karşılaşıyor ve bununl...