Bölüm şarkısı:
Sezen Aksu, Güvercin🥀
Ölü bir kuşun kırık olan kanadı,
Sarabilir mi benim yaralarımı?•⚓•
Mesaisi yeni bitenlerin arasında benim de yer aldığım bir geceydi. Gece yarısına yaklaşan saatime baktım. Açlıktan bayılmazsam bu benim şanslı olduğumu gösterirdi. Barış koluma girmiş, arabasıyla beni evime bırakmayı teklif etmiş ve bu teklifini büyük bir hevesle kabul etmiştim çünkü adım atmaya mecalim yoktu.
Tam anahtarını çıkarmış, kapıları açacaktı ki birden durdu ve karakolun sol tarafına doğru ilerleyen polis topluluğuna baktı. "Barış," dedi, tok bir ses. Herkesin sırtı dönük olduğu için kimin konuştuğunu seçemedim. "13. İstasyon'a geçiyoruz bir şeyler yemek için." Konuşan adam hâlâ yönünü bize dönmemişti. Ses hangisinden geliyordu? "Gelsenize siz de."
13. İstasyon isimli kafe, karakola oldukça yakındı ve neredeyse polisler çekip çeviriyordu orayı. Oldukça erken açılıp geç saatlere kadar kapanmayan o mekân benim de kurtarıcım olmuştu zamanında. Üstelik yemeklerinin leziz olduğunu da inkâr edemezdim.
"Tamam abi," dedi Barış. Bana sormamıştı bile ama belki de sormama sebebi cevabımı biliyor oluşuydu. Onun yanına vardım ve birlikte ilerlemeye başladık. Burada yaklaşık olarak iki aydır görev yapıyordum, belki daha az. Çok sosyal bir insan olmadığımdan hatta hiçbir şekilde sosyal olmadığımdan Barış'tan başka kimseyle samimiyetim yoktu. Zaten Barış ile arkadaşlığımız da onun çabaları sonucu başlamıştı.
"Benekli," dedi bana. İlk karşılaşmamızda da bana 'pişt' diye seslenmiş, etrafımdaki insanlardan herhangi birine seslendiğini düşünüp başımı kaldırmadığımda 'benekli olan' diye devam etmiş ve ben de ona bakma gafletinde bulunmuştum. O gün bugündür üzerime yapışmıştı bu saçma lakap.
O gün Barış, termosuna çok kahve koyduğu gibi abuk subuk bir bahane öne sürerek bir bardağı elime tutuşturmuştu. Sonra da dışarıda çok fazla hava olduğunu, dilersem benimle havasının bir kısmını paylaşabileceğini söylemişti. Kafa birine benzediğinden, havayı paylaşmayı kabul etmiştim. Gel zaman git zaman hava paylaşmalarımız çoğalmış ve arkadaş olmuştuk.
Bir arkadaş bana yeterliydi. İnsanları sevmiyordum, bu yüzden zorunda olmadıkça pek muhatap olmazdım kimseyle.
"Gel sana yemek ısmarlayayım," dedi ve koluma girdi ağırlığını vererek. Reddedemeyecek kadar aç olduğumdan anında başımı sallamıştım ve adımlarına eşlik etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANALİZ
AcciónZifiri karanlıkta kalan kendini kör sanırdı. Gözler görmez olduğunda, kulaklar duymaz olduğunda; kimi zaman gecenin siyahına, kimi zaman seherin kızıllığına bulaşırdı suçun lekesi. Gerçek denilen şey, bu lekelerin ardına gizlenip günyüzüne çıkmayı b...