Bölüm şarkıları:
Meimuna, La tristesse du diable
Carla Morrison, Disfruto
🌠
Her şey bitti sandığın anda,
Arasan da bulamazsın ilacını.
Halbuki bir insanın varlığı da
Dindirebilir yaranın acısını.•⚓•
Üstüne günlerce kafa patlattığımız, yazıp yazıp sildiğimiz planlarımız ve herkesi buraya gelebilmek için ikna etmeye çalışmalarımız sonucunda Görkem ve ben tehlikenin tam olarak göbeğine gelmiştik bugün.
Fazla büyük olmayan üç katlı kapalı otoparkın en üst katında kuytu bir köşeye park ettik arabayı çünkü yer yoktu. Bulabildiğimiz ilk boş yer, caddeye en uzak olan köşedeydi.
Dakika bir gol bir, demişti Görkem arabayı durdurduğunda. Başımı sallayarak ona katılmış, derin bir nefes alarak sakin kalmamı sağlamıştım. Kuzey ve Mila için kullandığımız telefonları bu görevde kullanmayacaktık çünkü içeriye almayacakları bilgisi vardı elimizde. Fahri Bey sızdırmıştı bunu bize.
Tenha bir yerdeydik, otopark otele ait sayılırdı. Etrafta fazla bina yoktu. Filmlerde otoyol kenarına konulmuş perili pansiyonun perisiz versiyonuna doğru yürüyecektik birazdan. Tek farkı eski püskü değil de lüks olmasıydı oyunun düzenleneceği yapının.
"Etraf işlek değil," dedi Görkem. "Arabayı üçüncü kata anca park edebilmemiz de tesadüf değil." Emniyet kemerimi çıkarırken gözlerimi ona çevirdim. Tuzağa düşeceğimizi bile bile gelmiştik ama karşı tarafın zekâsını henüz tam anlamıyla bilmiyorduk ikimiz de.
"Arabayı aşağı indirmek için tek yol geldiğimiz rampa," dedim. "Çok geniş sayılmaz. Bir aracı yanlayıp rampanın başına koymak buradan çıkma ihtimalimizi sıfırlamaya yeter."
Gözlemim üzerine çenesini sıktı. "Bir şey olursa," dedi ve beni peşinde sürüklemekten daha ilk saniyeden pişman olduğunu anladım. "Buradan acilen uzaklaşmamızı gerektirecek herhangi bir şey olursa bu arabaya gelmiyoruz." Onu hızlıca onayladım.
Elini torpidoya uzatıp gözü açtı. İçindeki ıvır zıvırlara kısaca göz gezdirdim. Fazlasıyla doluydu. Yıldız uçlu tornavidaya ihtiyacımız olacağını sanmıyordum ama yine de vardı mesela yanımızda. Üç dört tanesi kalmış, kağıdı sarkmış nane şekeri paketi sol köşede yetim şekilde duruyor; sağ taraftaki yeşil el bezi, siyah bir güneş gözlüğünün tek camını kapatıyordu. Görkem'in parmakları her noktaya çarparak karıştırdı torpidoyu ama her neyi arıyorsa onu bulamadı.
Bir telefonu hiçbir şey söylemeden kucağıma bıraktı, ardından yolcu koltuğuna doğru hafifçe eğdi başını. Hâlâ bir şeyler arıyor olduğundan bu pozisyondayken bana ne kadar yakın olduğunun farkında değildi. Kuzey'in saçları siyah, hafif uzundu. Ensesindeki tutamların ucu göğsümün üst kısmına doğru sürtünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANALİZ
AcciónZifiri karanlıkta kalan kendini kör sanırdı. Gözler görmez olduğunda, kulaklar duymaz olduğunda; kimi zaman gecenin siyahına, kimi zaman seherin kızıllığına bulaşırdı suçun lekesi. Gerçek denilen şey, bu lekelerin ardına gizlenip günyüzüne çıkmayı b...