Tony, yemeğini yiyip onun için ayarlanmış odaya çıkan Steve'in peşinden gitmişti. Bu gece ona bir şeyler hissettirerek içindeki yangına daha çok su serpecekti.
Düşmana karşı savaşmak her zaman daha kolaydır ama aşk bazen en güçlü düşmandan daha tehlikelidir. Bir kere damarların içine sızarsa zehir gibi vücudun her yerine yayılırdı. İçinden atamayacak şekilde tenin altına işler, uzaklaşmak için her uğraş verildiğinde sevdiğin kişiye geri çekilirdin. Aşkın tanımı işte böyle bir şeydi.
Kısa süren aşklara ise aşk değil hoşlantı gibi gelip geçici duygular eşlik eder ve çoğu zaman insanlar bunu aşk ile karıştırırdı. Bunu bir kere Tony'de yaşamıştı. Âşık olduğunu sanmıştı. Hâlbuki gerçek sevgi insanın içinden silinip gitmeyecek, mesafe tanımayan, zamanı bile aşan bir duyguydu. İşte şimdi o duyguyu hissediyordu. Yıllardır Steve'in uzaktan uzağa umutla beklemesi ve sevmesi gibi.
Kapıyı çalmadan içeriye girip arkasından kapatınca üzerini çıkarmakta olan Steve ona doğru döndü. Tony'nin yüzündeki gülümsemenin tersine onun yüzündeki ifâde donuktu.
Umursamaz bir tavır takınarak arkasını ona dönüp, üzerindeki kalan kıyafetleri çıkarıp yatağın banyoya doğru yürümeye başladı. Tony onun önünü kesip ellerini beline yerleştirdi.
"Birlikte banyo yapalım mı sevgilim?"
Elinin sıcaklığını hisseder hissetmez ürpermişti. Ondan yayılan sıcaklık vücudunda farklı etkiler bırakırken, salgıladığı koku doğru düşünmesini engelliyordu. Ona dokunmak istiyordu. Onu öpmek istiyordu. Sonsuza dek onunla birlikte olmak istiyordu. Ama kalbindeki derin yarık bunun olmasına izin vermiyordu bir türlü.
Ellerini tutup kendinden uzaklaştırdı. "Benden uzak dur!"
Tony'nin yüzündeki gülümseme silindi. Yerini daha ciddi bir ifâde aldı. "Hayır!"
Steve'in sırtı bir anda sertçe duvarı buldu. Şaşkınlıkla Tony'e bakıyordu.
"Hayır! Beni duydun mu Steve! Senden uzak durmayacağım! Gitmene izin vermeyeceğim! Kaderimizde ne yaşanması gerekiyorsa onu yaşayacağız! Bu yüzden o inadından kurtul!"
Steve kırgın bir şekilde onun gözlerine baktı. Bunu o da istiyordu ama onca zaman bekleyerek geçirdiği yılların üzerine sünger çekemiyordu. "Gitmemi istemiyorsan beni kazanmalısın. İçimdeki yarayı iyileştirmeli, kırıklarımı onarmalısın."
Onun söyledikleriyle Tony'nin yüzü yumuşadı. Hafif bir tebessümle elini onun yanağına koyup okşadı. "İzin vermiyorsun ki bu dediklerini yapayım. Benden uzak durursan kendimi nasıl affettireceğim, nasıl yaralarını öperek iyileştireceğim, kırıklarını nasıl tamir edeceğim? Söyle Steve nasıl?"
Steve onun elinin hissiyle gözlerini kapadı. Ufacık bir dokunuşu bile içinin ısınmasına neden oluyordu. Mantığı söylediklerini haklı buluyordu. Bir şansları daha olmalıydı. Kalbi de ne kadar kırık olsa da buna itiraz edemiyordu.
Elini, yanağında duran onun elinin üzerine yerleştirdi. "Peki, sana bir şans veriyorum. Sakın hata yapma. Yoksa bu sefer affetmem."
Tony duyduğuyla neredeyse sevinç çığlığı atacaktı. Yaklaşıp yanağına dudaklarını değdirerek uzunca öptü. Geri çekilmeyip dudaklarını tenine sürterek yavaşça dudağının üzerine getirdi. Önce birkaç kez hafifçe dokundurdu. Sonra baskıyı arttırdı. Onu öpüyordu. Bu ilk öpüşmeleriydi.
Daha fazlasını istese de yavaş gitmeleri gerektiğini düşündüğü için Tony geri çekildi. Açılan mavi gözler artık daha koyu bir renkteydi.
"Sen ruhumun diğer yarısısın. Ömrüm, tek aşkımsın. Yıldızlar bir bir sönse de bu değişmeyecek."
Onun bu sözleri Steve'i derinden etkilemişti. Aynı şeyleri kendisi de düşünmüştü. İlk defa mutlu bir şekilde gülümseyerek bu güzel anı sevdiğine bahşetti.
***
Bu bölüm full stony oldu.
🔥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANCE WİTH THE DRAGON - (THORKİ)
Fanfictionİnsanları kandırmayı ne kadar sevse de onların davranışlarından sıkılan Loki kaldığı kasabayı terk eder. Sadece sahip olduğu, asla vazgeçemediği atı ile yola çıkan Loki hava karardığında ve sağanak bir yağmura yakalandığında ilerlemekte olduğu orman...