Loki, büyücünün söylediğini yapmaktan başka çare göremedi. Biraz korkuyordu ama dediği gibi o gücü serbest bırakacaktı."İçimdeki güce sesleniyorum. Hayatımı kurtardığın gün seni kabul ettim. Daha güçlü olup kendimi koruyabilmek için. Şu anda sevdiklerimi korumak istiyorum ve bunun içinde bana yardımcı olman gerek."
Salon da sert bir rüzgâr eserken içerisi soğumaya başladı. Büyücü Jarvis'i salonun çıkışına yönlendirip ona zarar gelmemesi için dışarıya çıkardı. Sessizce Loki'nin cildinin rengindeki değişimi izledi.
Loki bedenindeki değişimi ve gücü aynı anda hissederken kendini inanılmaz iyi hissetti. Sanki herşeyi yapabilmek mümkünmüş gibiydi.
Elini gözünün hizasına getirip bir süre inceledi. Daha sonra kırmızı gözlerini ihtiyara çevirdi. "Şimdi ne yapmam gerektiğini söyle..."
***
Bir anda avcıların attığı oklar ile savaş başlamıştı. Belli ki ne kadar gizlenirse gizlensinler fark edilmişlerdi. Avcıları küçümsemek pek akıllıca olmazdı. Çünkü onlar doğaüstü canlıları öldürmek için özel eğitimlerden geçen kişilerdi.
Tony oklardan kaçmak için sağa sola manevra yapıp duruyordu. O bunu yaparken Steve ona tutunmakta güçlük çekiyordu ve düşmemek için büyük bir uğraş veriyordu.
"Tony! Onları nasıl durduracağımı biliyorum. Kalenin altında gizli bir oda var. Herşeyi bitireceğim anahtar orada. Avcılar masum!"
Zihninde sevdiğini duyan Tony söylediklerine şaşırmış olsa da ona güveniyordu. Hızlıca kanatlarını kapayıp aşağıya doğru pike yaptı ve kalenin surlarının tam üzerinde yeniden kanatlarını açıp iniş yaptı. Steve onun üzerinden atlayarak inerken, Tony sadece kanatlı olduğu yarı insan formunu aldı ve yakınındaki avcıya bir yumruk salladı.
"Umarım yolu biliyorsundur, gözlerine öldüğüm."
Steve onun elini tutup karşısına çıkana bir tekme sallayarak yolundan çekti. "Biliyorum. Nasıl ve neden olduğunu bilmesem de bundan net eminim."
"Umarım ölmeden varırız."
***
Hava iyice kararırken kar taneleri yere düşmeye başladı. Enchantress indiği noktadan havadaki tuhaflığı sezmişti. Bunu kimin yaptığı konusunda tahmini bile vardı. "Loki!"
Thor'un yağmur bulutları su taneleri yerine kar yağdırıyordu. Bunu yapanın kim olduğunu biliyordu ve uzaktan da olsa kendisini riske atması hoşuna gitmemişti. Yine de bunu yapmışken birazcık desteğini kabul edebilirdi.
Bulutlarda toplanan yoğun gücü yıldırımlarla aşağıya ver etti. Toprağı döven güç zelzeleye ve yangınlara sebep oluyordu.
"Yapma!"
Zihninde eşi Loki'yi duymak onu şaşırtmıştı. Hem büyüye odaklanıp hem de uzak mesafeden zihniyle bağlantı kurması çok güç kullanması demekti.
"Neden?"
"Steve'i bekle. Avcıları sadece oyalayın. O savaşı bitirecek. Diğerlerine de söyle. Daha fazla kan dökülmeyecek."
Eğer o böyle diyorsa bildiği bir şey var demekti. "Peki sevgilim. Kendini çok zorlama lütfen."
***
Steve dar koridorda Tony'nin elini bırakmadan koşuyordu. Koridora girmeden önce Tony kanatlarını içeriye çekmek zorunda kalmıştı ve Steve onu nereye sürüklerse gidiyordu. Bu eli ne olursa olsun bırakmaya niyeti yoktu.
"Geldik."
Tony çıktıkları büyük alana baktı. Sadece meşalelerin aydınlattığı yerde kırmızı bir pentagram işareti yanıp sönüyordu ve ortasındaki tahtta oturan kırmızı tenli, kurukafa suratlı bir adam onlara bakmaktaydı.
"O bütün bu nefretin kalbi. Avcıların zihinlerini kontrol ediyor. Bu savaş ne sen ne de bir başkasının suçu Tony. Ölen her bir kişi onu güçlendiriyor. Bu yüzden barış olsun istemiyor."
Şaşkınlıkla dudakları aralanan Tony tahtında oturan iğrenç sülüğe baktı. Ona göre böyle bir şeydi. Çünkü bugüne kadar onun yüzünden birçok kişi ölmüştü. Hem de iki taraftanda. Tek yaptığı o koltukta oturup hayatları emmekti.
"Onu öldürelim Steve!" Çok öfkeliydi. Bunca yıl onun yüzünden boş yere kendini suçlayarak eziyet etmişti. Ama ne uğruna?
"Yüzyıllardır güçleniyor. Onu kolayca öldüremeyiz."
Tony tutmakta olduğu eli güven verecek şekilde sıktı. "Birlikte başarabiliriz."
Mağaranın duvarları ve tavanı bir anda buz tutarken yerdeki pentagramın hemen üzerinde oluşan mavi renkli pentagram ile tahttaki canavar uyandı. Gözleri el ele tutuşmuş sevgiliyi bulduğunda hin bir gülümseyiş sergiledi.
"Ne hakla Red Skull'un mabedine adım atarsınız?"
Steve kaşlarını çattı. "Buradan kutsal bir yermiş gibi bahsetme şeytan! Seni yok etmeye geldik."
Red Skull yerinden kalkıp sessizce onlara baktı ama bakışları Steve'in üzerinde sabit kaldı. "Hayalet ejderha... Kehaneti gerçekleştirmene izin vermeyeceğim. Seni öldüreceğim."
"O biraz sıkar!"
Steve, Tony'e baktı. Onu daha önce hiç bu kadar ciddi görmemişti.
"Steve... Ben Loki... Size yardım edeceğim. Mümkün olduğunca kısa sürede onu öldürün. Geçen her vakitte gücümü kaybedeceğim ve toparlanmam zaman alacak. Hızlı olun."
Eşi olmamasına rağmen Loki'yi zihninde nasıl duyabildiğini bilmiyordu ama bunun sebebinin onun içindeki güçten kaynaklı olduğunu hissediyordu.
"Tony, hızlı olmalıyız. Loki uzaktan bize yardımcı olacak."
Tony ona bir bakış atıp başını salladı. Tanıştığından beri en yakın arkadaşı olan Loki'nin hamileliğinden dolayı gelememiş olmasına rağmen uzaktan uzağa destek olmaya çalışması içini inanılmaz bir şevkle doldurdu. Steve ve Loki'nin yardımıyla buna bir son verebilirlerdi.
Hâlâ umutları vardı.
***
Savaşın sonu sonraki bölümde...
🔥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANCE WİTH THE DRAGON - (THORKİ)
Fanfictionİnsanları kandırmayı ne kadar sevse de onların davranışlarından sıkılan Loki kaldığı kasabayı terk eder. Sadece sahip olduğu, asla vazgeçemediği atı ile yola çıkan Loki hava karardığında ve sağanak bir yağmura yakalandığında ilerlemekte olduğu orman...