NOT: ÇOK YOĞUN CİNSELLİK İÇERMEKTEDİR +18 VE +21
Dilan, hayatı dolu dolu yaşayan ve birçok kişinin aksine insanların ne dediğini umursamayan geç kız.
Neşesi ile mahalleyi cıvık cıvıl hâle getiren, eh biraz da ayran gönüllüsü olan kızımız, bir gece b...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oy verip, yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar diliyorum. ❤️
(Sınr 50 oy, 100 yorum. Sınır tamamlandıktan sonra özel, bölümleri gelecek )
Sevgililer. ✨
Hayat bize birçok şey öğretiyor/ öğretmeye çalışıyor. Bazen bu öğretilerin içinde inişler çıkışlar, ani duygu patlaması yaşanıyor. Lakin biz, tüm bunlara rağmen dik durmaya çalışıyor ve aldığımız dersler sonucundan başarıya ulaşmak için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Yapacağız da.
Zaten başarıya giden en önemli etkenlerden biri de inanmak değil miydi? Zaten inanarak attığınız her adım da sizi başarıya yaklaştırır ve bize harikulade bir yol çizer. Bu yüzden inanın, elinizdeki en güçlü silah inanç olsun.
Epey zamandır yaptığım bir şey yapıyor, herkesi hayrete düşürecek raddede ders çalışıyorum hem de tüm yazımı bu odada geçirerek.
Inanması güç biliyorum, lakin gerçekler tam olarak buydu. Koca bir yazımı, bu odada geçirdim diyebilirim ama buna rağmen hala kendini yetersiz hissediyorum her ne kadar Uğur bana, "Hala sekiz ay var," dese de...
Çünkü biliyorum ki zaman denen kavram bir su misali akıyor ve biz, gözümüzü açıp kapayıncaya kadar sekiz ay gelip geçiyordu.
Işte tam da bu yüzden gecemi gündüzüme katıp, kitaplarla haşır neşir oluyorum.
Yine kitapların arasında boğuştuğum bu günde kapım iki kere art arda tıklandı. Başımı, matematik test kitabından kaldırmadan ve de soru gidişatını unutmamak adına ses vermeden testi çözmeye, istifimi bozmadan devam ettim.
Aradan saniyeler geçti ya da geçmedi kapı hafif bir gıcırtı sesiyle açıldı; ardından da babamın nahif sesi duyuldu.
"Güzel kızıma kendi ellerimle meyve tabağı hazırladım."
Bu sözler, benim tüm formülleri hatta bi' saniyeliğine aklımı başımdan alınmasına yetti. Çocuksu bi' heyecanla elimdeki kalemi kitabın üstüne bırakıp, başımı kaldırdım.
Yavrum kedi misali bakışımı babama dikip, adeta üç dört yaşında ki çocuklar gibi sevinçle olduğum yerden sıçradım. "Ya, baba. Çok teşekkür ederim. Niye bu kadar zahmet ettin ki, seslenseydin gelip ben alırdım."
"Olur mu kızım öyle şey, senin ders çalışman lazım. Hem... Elime yapışmadı ya." Dedi babam yüzüne samimi bir tebessüm yerleştirip, elindeki meyve tabağını havaya kaldırarak.
Babamın tebessümü, benim de içtenlikle tebessüm etmeme; ve meyve tabağını sevinçle kavramama neden oldu.
Babam bu çocuksu tavrıma karşı gülüp, "Hadi sana iyi dersler güzel kızım, biz içerdeyiz. Bir şey istediğinde seslen," dedi aralık duran kapıdan çıkıp, sessizce kapıyı kapatarak.