25. Bölüm

1.4K 44 65
                                    

Oy verip, yorum yapmayı unutmayın lütfen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oy verip, yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Sevgilerle.🌹

(Sınr 50 oy, 100 yorum. Sınır tamamlandıktan sonra özel, bölümleri gelecek )

Keyifli okumalar diliyorum.🤍

Mutluluk; o kadar eşsiz bir duygu ki, sevgi/ aşktan sonra en değerli duygulardan biridir mutluluk. Ve biz, ne yazık ki mutluluğun tadını doya doya çıkaramıyor ve zihnimin bir köşesinde her zaman "Ya bu mutluluğun arkasında hüzün varsa," sorusuyla baş edip duruyoruz. işte tam olarak da bu sorular bizi hüzüne itiyor. Çünkü bizler, mutlu olacağımıza inanamayanlardanız. Çünkü bizler, mutluluğun arkasında bile hüznü arayanlardayız. Ve bizler, mutlu anın tadını çıkarmaya değil de, sonrada doğacağını sandığımız hüznü düşünüyor, aklımızda binbir türlü senaryo üretiyor hatta ve hatta o senaryolara çözüm bile üretiyorduk. Ne kadar da trajedi. Oysa ki bizim tek yapmamız gereken şey, anın tadını sonrayı düşünmeden yaşamaktı.

Sabahın köründe, yorgunluktan gözlerimi zorlukla açtığımda her tarafım tutulmuş bi' haldeydi.

Çünkü dün, gece yarısı oluşunu bile aldırmadan hediyeleri açmış, ve bende numarası olanlar kadarıyla da herkese teşekkür mesajı atmıştım. Evet evet, hatta en son saat üç gibi Uğur'a mesaj atmıştım. Ki, bir ihtimal uyanık diye. Ama ne yazık ki Uğur'dan da geri dönüş almamıştım.

Zaten geçenin üçünde uyanık olmasını sanmak da benim salaklığım. Hem ne diye gecenin köründe mesaj atılır ki?

Allah bana akıl ve çokça fikir versin. Amin.

Kendime beddua etmemin en büyük nedeni ise, sabahın bu köründe ardı arkasına kesilmeyen bildirim sesiydi. Hani akıl edipte telefonun sessize de mi alamadım diyecekseniz çok haklısınız; Gerçekten o an akıl edemedim.

Gözlerimi açma gereksinimi duymadan elimi yastığın altına götürüp telefonu elime aldım. Ve kim olduğuna bakma ihtiyacı duymadan telefonu açtım. O kadar çok uykum var ki, bu uykusuzluktan telefonu açmak yerine kapatmış bile olabilirim.

Ama yine ne olur ne olmaz diye telefonu kulağıma götürüp, "Hm..." Dedim.

Uyku mahmurluğundan dolayı sesim hiç olmadığı kadar boğuk çıkmıştı.

"Dilan'ım," dedi karşıda ki ses. Zihnim bu sesi ayırt etse de bedenim, sanki sesin kime ait olduğunu algılamıyor gibiydi.

"Hm..." Diye tekrar ettim kendimi.

"Uyuyor musun?"

"Hıhı."

Karşı taraftan gelen kahkaha, âdeta beni uykuya daha çok çekiyordu.

"Peki o halde, sana iyi uykular güzelim."

"Hm."

"Öptüm adımın yazılı olduğu alnından."

Sadece Arkadaşız Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin