Selam! Oy verdiysek keyifli okumalar dilerim. Bu, son özel bölümdü. ⚜
"Her yaşına ayrı ayrı meftun olan ben, çocukluğunda sıkışıp kalmışım meğerse."
*TUNA
Dünyada sonsuz ihtimaller vardır. Doğduğumuz anda başlayan alın yazımızı belki bir ömür ararız ve ancak yolun sonunda buluruz. Belki de baş ucumuzdadır ama göremeyiz. İhtimaller ve o yürek yakıcı imtihanlarla geçen zaman, sonra alın yazımız olmasını dilediğimiz insanlara ayırdığımız vakitle çetrefilli bir yokuşa dönüşebilir. Yokuş, tırmandıkça gözümüzde ya büyür ya da ne ara bittiğini anlamadığımız birkaç saniyelik süreyle sona erer.
Kadere inanan insanlara her daim saygı duymuşumdur. Tesadüflere ise pek anlam vermediğim doğrudur ancak başıma gelen hadiseler her iki ihtimalin de en somut haliyle beni bulduğunu destekler nitelikteydi.
Henüz ufak bir çocukken ailesini kaybetmiş, kaderin böyle vuku bulacağına inandırılmak istenmiş ve buna isyan etmeden kabullenmem sağlanmıştı. Gecelerce kabullenmek istemediğim acı kayıplar minik bedenimde serpilip koca bir çınar olurken, gülümsemeyi en etkili silahım haline getirmiştim.
Güldüğümde kimse neye güldüğümü veya ne için güldüğümü anlamazdı çünkü Tuna ismi gülmekle eş değer kalıplaşan bir isme evrilmişti. İnsanları kandırmak bu kadar kolaydı işte.
Canım yansa, gözümden akan yaşlarla gülümserdim.
Öfkelensem, çatık kaşlarımla gülümserdim.
Üzülsem, kabuğuma çekilip gülümserdim.
Mutluysam... gülümserdim ama bu gülümseme bu kez kalbimin yansıması olurdu.
Tuna... Adım en iplemez tavırların şekil bulduğu, sevmek isteyenin çok sevdiği nefret edenin ise hasedinden kendine yediremediği bedenime esasen ben üç yaşındayken oturmuştu. Zira o kazada ailesini kaybeden o küçük çocuk aslında küçüklüğü, yetiştirme yurdunun kapısında tam kırk altı gece ağlayıp, kırk altıncı gecenin sabahında kafasına balyoz gibi inen hakikatle yerini büyüklüğe bırakmıştı.
Ve yağan lapa lapa karların yere bembeyaz bir örtü misali serildiği bir kış gecesinde benim hakikatime inandırıldığım o yetiştirme yurduna bırakılan minik bir melek ile yüzümdeki gülümseme belki de uzun zaman sonra ilk kez gerçek anlamını yansıtmıştı.
Öyle ki hâlâ inanmakta dahi zorlandığım ve hayatın sillesini en büyük tesadüfle yaşadığım bu anlar bazen komik bir romanın komik kesitlerini yaşıyormuşum gibi hissettiriyordu. Algımı kapatıp şöyle bir geriye baktığımda teker teker gözümün önünden geçen çocukluğum büyümüş ve şu an başını dizlerime yatırmıştı.
Belki benimle beraber o da emin olmaya çalışıyordu ha?
Emin miydim?
Artık emindim çünkü kalbimin derinliklerinden gelen o his emin olmak için daha kaç sebebe gereğin var ki diye akıl bulandırıcı şekilde zihnime sızıyordu. Öte yandan bu işin peşini bırakmadan elde ettiğim ne kadar bilgi varsa, oğlum Tuna sen haklı çıktın diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POLİS VURGUNU
Romance"Yemin ederim ölüyorum sana Asu. Bitiyorum. Tükeniyorum sana bakarken." diye fısıldadı yakarır gibi. "Öyle ince işlemişsin ki aklıma-" Avuç içleriyle iki yandan şakaklarına vurdu, acısıyla ben sızladım. "Deliriyorum bu teslimiyetle... Gözlerimin gör...