"Her şeyden soyutlanıp kapatsan da kendini taş duvarlı bir kaleye, devasa kapısını araladığın an koşardı her kâbus üzerine."
*Sırlar insanlara zarar veriyorlarsa hep sır olarak kalmalılar mıydı?
İki kişinin bildiği sır, sır değildir derler. Er ya da geç ortaya çıkar. Canları yakmak pahasına, kalpleri kırmak pahasına ve insanı yerle bir etmek pahasına...
Senden saklanılmasını istemediğin, öğrenmek için deli gibi çabaladığın ancak öğrendiğin takdirde duyduklarınla sağır olmayı dileyeceğin sırlar gerçekliğe dahil miydi? Değildi.
Şaka olmasını diledim. Koca bir oyun olmasını veyahut daha kötüsünü bilemememiz gerektiğine inanıldığı için iğrenç bir yalanla karışık bahane. Oysa bundan daha kötüsü cehennemde yanmaktı belki de. Acıyla kavrulmak. Hissettiğin yıkımla dağılmak. Göğsüne sirayet eden ateşle kıvranmak.
Belki yoktu. Çünkü şüphesiz ki kavruluyor, dağılıyor ve kıvranıyordum.
Yalnız mıydım tüm bu kahredici duygularda? Hayır. Üzülmesinden imtina ettiğim, kırılmasına dahi katlanamadığım abim benden kat be kat daha fazla hissediyordu bu duyguları, biliyordum. Hatta daha fazlasını.
Ciğerlerime çektiğim nefes tıkanıp göğüs kafesimde kilitli kalmışken gözlerimi kırpmadan abimi seyrettim. Amcam konuştu, yarattığı kıyameti zorlukla anlattı. Yarattıkları. Her bir cümlesinde sıklaşan nefeslerim şimdi yerini ürpertici bir yokluğa bıraktı.
Sözlerinin sonlarına doğru gözlerimin karardığını hissettim. Sık sık aldığım nefeslerle kuruyan ağzım bir nebze soluklanmak için bana yutkunmamı teskin ederken onu bile eyleme dökemedim. Ellerimi öyle şiddetli sıkıyordum ki yumruk haline getirdiğim parmaklarım avuç içlerime baskı yaparken canımı acıtıyordu.
Fiziksel acılar birer hiçlikmiş anne, ben senin kalbinde yeşeren tükenişi görememişim.
Gözlerim doldu doldu. Nihayetinde birer inci gibi yanaklarımdan aşağıya süzülen yaşların ne için olduğunu bile idrak edemiyordum. Annemin yaşadıklarına mı yoksa abimin bunca yıl bir hiç uğruna acı çekişine mi ağlıyordum, emin değildim. Önemi de yoktu. Fark eder miydi?
Göz yaşları, herhangi bir kırığı tamir etme gücüne sahip olsaydı, annem yıllarca döktüklerinden sonra hayattan kırgın ayrılmazdı.
Amcam sustu. Babam suskunluğuna devam etti oturduğu köşede ve ben gözlerimi sıkı sıkıya kenetlediğim abimden çekmeden tepkisini ölçmeye çalıştım. Konuşmak anlamsızdı sanki, ne söyleyecektim?
Abim kan oturmuş gözlerini amcamdan ayırmazken, amcama kısa bir bakış attım. Ellerini önünde birleştirmiş, başı yere eğikti. Kamburu çıkmıştı. Neden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POLİS VURGUNU
Romance"Yemin ederim ölüyorum sana Asu. Bitiyorum. Tükeniyorum sana bakarken." diye fısıldadı yakarır gibi. "Öyle ince işlemişsin ki aklıma-" Avuç içleriyle iki yandan şakaklarına vurdu, acısıyla ben sızladım. "Deliriyorum bu teslimiyetle... Gözlerimin gör...