41 | KAÇIŞLAR VE KAYBOLMUŞ RUHLAR

5.9K 444 261
                                    

Keyifli okumalar. ✨


"Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran bir yüzey bulur. Bizi gidişten daha fazla büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir."

Marcel Proust

Marcel Proust

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(6 ay sonra)

'Kitaplar, karanlığı aydınlatan deniz fenerleridir.'

Bu sözü nerede okudum veya kimden duydum tam olarak hatırlayamıyorum; hangi yazara veya düşünüre ait bilmiyorum ama doğruluğuna yürekten inanıyorum.

Altı aydır karanlığımı aydınlatan onlarca kitabın binlerce kelimesinde gezindi gözlerim. Sayamadığım kadar çok cümlede kalbimdeki hasretle karışık acının sızladığını hissettim ve ben daha farkında olmadan doldu gözlerim.

Okuduğum kitaplarla 'gerçek hayattan bir kaçış yolu' bularak sıkı sıkıya bağlandım. Kapanan perdenin ardından rolünü sahneleyen oyuncuları geride bıraktım ve kendime ruhumu iyileştirecek bir zaman sayacı açtım.

Zaman her şeyin ilacı derler ama yürek yakan özlemden bahsetmezler.

Bazı bağlılıkların can yaktığını deneyimledim ve kitaplar en zararsız, dinlemeyi seven en sadık dost gibi göründüler sonra. Güven. Evet güvenebileceğin o dost, sayfaların art arda sıralanıp içine sığdırdığı diyarda ve okurken hissettirdiklerinde de bulunabiliyordu.

Sorgulamıyor ve yormuyordu kitaplar. İhanet etmiyor ve saklamıyorlardı.

Çalıkuşu'nun son sayfasını çevirip kapağını kapattım. Kitabı göğsüme bastırıp gözlerimi, geniş ve ahşaptan yapılma pervazında oturduğum pencereden dışarıya çevirdim. Hava bugün çok güzeldi. Gökyüzü alabildiğine bir maviye boyalı, ağaçlar hafiften esen yelle sallantıda ve kuşlar neşeli cıvıltılardaydı.

Pervazdan sakince kalktığımda uzun elbisemin etekleri aşağıya döküldü. Küçük odamda, girişin hemen sağında henüz geçtiğimiz ay çok fazla kitap okuduğumdan kitaplarımı koyacak yer bulamadığım için köyün marangozu olan Fetih amcaya yaptırdığım kitaplık vardı.

Kitaplığa doğru yaklaşıp Çalıkuşu'nu itinayla rafa yerleştirdim. Yüzümde dingin bir sırıtma vardı, ruhumdaki fırtınanın aksini yansıtan. Geriye bir adım atıp pervazda oturmaktan ağrıyan belimi tuttum.

"Uf. Gene mi ya!" Sızlana sızlana odadan çıkarken Havva abla mutfak kapısının ardından başını dışarıya uzattı.

"Gene belin tuttu değil mi?" Suçlu bir çocuk gibi başımı sallayıp alt dudağımı dişledim. "Ah akılsız kızım benim!" diye hayıflandı. "Kaç kez söyledim sana iki büklüm oturma pencere kenarlarında diye! Geçen taze papatya toplayıp kurutmuştum. Bekle de çayını yapıp getireyim hemen, gevşetir seni."

POLİS VURGUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin