"Bir kez daha gitmesine müsaade edebileceğimi düşünmüyorum." Jonathan gecenin bir vakti kollarının arasında çırılçıplak yatan seksi karısının vücudunu okşuyordu. Sırtını devasa yatak başlığına dayamıştı. Düşünceliydi. Limuzinin içindeki sohbet zihninde dönüp duruyordu. Bugün Valeria'yı çok iyi izlemişti. Renato'ya gideceğini veyahut ona ulaşmak için bir şeyler yapacağını düşünmüştü ancak bunların hiçbirinin gerçekleşmediğini düşündükçe belki de kız kardeşinin gerçekleri gördüğünü anlıyordu. Belki de Valeria'nın zihni sandığı kadar o piç kurusu tarafından köreltilmemişti.
"Onu zorla burada tutamazsın." Sapphire'in yumuşacık ses tonu, eşinin zihnindeki şeytanları bir anlığına susturdu. Sapphire kafasını yana doğru çevirdiğinde onun kehribar renkli gözlerinin vahşice parladığını fark etti. Bir saattir durmaksızın sevişiyorlardı. Durmaksızın birbirleri için yanıp tutuşuyorlardı. Güzeller güzeli melekleri geldiklerinde uyumuştu ve başında bakıcıları da yer alıyordu. Odaya girdikleri anda Sapphire dayanamamış üzerindekileri hızlıca çıkartmıştı. Jonathan ise cesur ve çılgın karısının isteğine boyun eğerek, ceketini fırlatmış, gömleğinden ve pantolonundan hızlıca kurtulmuştu. Onun incecik belini kavrayarak kucağına almıştı. Yatağa götürdüğünde ise sütyenini çıkartıp, göğüslerini öperek bir süre oyalanmıştı. Sapphire altında şehvetle inleyip, kıvranırken bu bekleyişi daha zevkli hale getirmişti. Kısa bir an sonra içine girerek, en uç anlara birlikte çıkmışlardı. İkisinin uyumu ve mükemmelliği birbirlerini tamamlıyor, denk olduklarını birbirlerine her an hissettiriyorlardı. "Bir Wondermoon'a zorla hiçbir şey yaptıramazsın."
"Öğreniyorsun." Jonathan'ın dudakları hafifçe yukarı kalktı. Eşinin kızlık soyadı RedFlame'di. Ünlü R&F'nin baş harflerinden oluşmaktaydı ancak evlendikleri için artık Sapphire bir Wondermoon'du. Jonathan ile birlikte geçirdiği her an ise Wondermoon ayrıcalıklarını öğreniyor, keşfediyor ve onun gücüyle mest oluyordu.
"Sende şunu öğrenmelisin sevgili eşim..." Masmavi gözleri usulca parladı. "Valeria'nın da bir hayatı var. Onun da kararları, tercihleri var. Sonsuza kadar küçük prensesin olarak kalmayacak." Sapphire'in sözleri Jonathan'ın hoşuna gitmemiş olacak ki, derin bir nefes alarak gözlerini devirdi. Yavaşça kendisini geriye çekti ve yataktan kalktı. Seksi eşi ne olduğunu anlayamadan ondan uzaklaşarak, sıcaklığından mahrum etti. "Şunu yapma!" Ani çıkışı şaşırtıcı değildi. "İstemediğin her konuşmada çekip gidemezsin!" Sapphire gittikçe öfkeleniyordu.
"Kızımı göreceğim." Jonathan derin bir nefes aldı. Sakinleşmesi gerekiyordu. Sakinleşmeliydi. Güzeller güzeli karısı ona bir tehdit oluşturmuyordu, sadece kız kardeşinin de yakını olduğu için onu desteklemeyi ihmal etmiyordu. Evet, kendisine karşı değildi. Doğru olanı söylüyordu. Sapphire'in sessizliğinden bozulduğunu anlamıştı ancak konu Valeria olunca her zaman hassastı. Jonathan odadan çıktığında, sakinleşmek için önce kızını görmesi gerektiğini biliyordu. Onu sadece minik prensesi sakinleştirebiliyordu. Odasının çaprazında bulunan çocuk odasına adım attığında, pembe bir masala boyut atlamış gibiydi. Aman Allah'ım her şey o kadar pembeydi ki, Jonathan bazı alanların rengini değiştirmek istiyordu. Kızların sadece pembe renge değil, istediği her renkle bağdaştırılması gerektiğine inanıyordu. Ah, lanet huyları kız kardeşini her konudan kısıtlasa da, kadın haklarını sonuna kadar savunuyordu. Beyaz, prenseslere layık yatağa doğru ilerlediğinde kızının muhteşem görüntüsüne daldı. Bebeği, canı, iki yaşındaydı. İki sene dedi zihninden. O hayatına gireli iki sene olmuştu. Tüm güzellikleri ile hayatına dahil olmuştu. Onun varlığını öğrendiği anda Sapphire'i asla bırakmamış, sonuna kadar elinden tutmuştu. Sapphire'e zaten deli gibi aşıktı ancak bebekleri olacak olması tüm işleri hızlandırmıştı. Simsiyah saçları kendisine, masmavi gözleri eşininkine aitti. Güzelliği ise bu dünyadaki her bebek kadar eşsizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valeria II Lions
RomanceOnu kazandığı anda kaybetmişti. Şimdi ise daha öfkeli, daha şeytaniydi. Tek hedefi sevdiği kadını geri almak ve bir daha kendisinden koparılmasına izin vermemekti. Acımasızlığının sınırı olmayan Renato için geçmişindeki hayaletler de musallat oldu...