Bölüm 14- Havaalanı

18 7 0
                                    

Hava esiyor, siyah filmli aracın camından vuran rüzgar genç kadının yüzüne tatlı tatlı çarpıyordu. Siyah cipin arka koltuğunda otururken, derin derin nefes alıyordu. Zihni darmadağındı. Aklındaki düşünceler artık öylesine yoğun ve karmaşıktı ki, neye odaklanması gerektiğini bilemiyordu. Düşündüğü tek şey bu sabah jinekoloğuna acilen gittiğiydi. Wondermoon malikanesinden çıkmak için abisi Jonathan'ın izinlerine ihtiyacı vardı ki, iyi olmadığını kontrole gitmesi gerektiğini dakikalarca açıklamak zorunda kalmıştı. En sonunda Jonathan adeta bir ordu adam ile kız kardeşini hastaneye yollamıştı. Bu akşam ki özel jetin ve hangi ülkeye gideceğini henüz bilmese de orada kalacağı yer için ayarlamalar ile meşgul olduğu için kendisi hastaneye gidememişti. İyi ki de gidememişti. Bu problemi onsuz çözmeliydi. Hastane. Aldığı karar onu derinden etkilemişti.

"Tatlım sen iyi misin?" dedi Alice Spannel. Valeria'nın karşılık vermediğini, karanlık yollardan dışarı bakıp daldığını gördüğünde ellerini tuttu. Aman Allah'ım elleri buz gibiydi. Adeta genç kadının vücudundaki bütün kan çekilmişti. Valeria'nın yüzü de cildi de bembeyaz, karın ilk öpücüğü gibiydi. Genç kadın aniden irkilerek, gözlerini teyzesine çevirdi. "Seni korkutmak istememiştim." Alice'in güven dolu sıcacık bakışları, genç kadının zihnindeki karmaşıklığa birazcık ara vermesine neden oldu. Hafifçe gülümsedi.

"Dalmışım. Üzgünüm." Valeria küçük bir soluk alıp, kafasını yeniden simsiyah gökyüzünün parıldamasını sağlayan yıldızlara döndü. Öyle parlaktı ki, gözleri kamaşıyordu. Genç kadının ruhu gökyüzü gibi karanlıktı. Belki de ondan daha koyu bir renkle kapanmıştı. İç dünyası can yakıcıydı.

"Hala nereye gittiğini söylemedi mi?" dedi Alice. Gerçekten de kimse bilmiyordu. Jonathan sadece gideceğini söylemişti, başka hiçbir detay vermiyordu. Kimseye güvenmiyordu. Kimseye.

"Gidince öğreneceğim."

"Aman Allah'ım çıldırmış olmalı!" Alice öfkeleniyordu. Valeria'nın gönderileceğini Sapphire'den duymuştu. Sapphire ile ikisinin arasında tuhaf bir gerginlik olduğu da gözden kaçmıyordu. Jonathan ile Sapphire arkadaki araçta geliyordu. Genç kadının çocukluk arkadaşının onu asla bu şekilde yalnız bırakmayacağına emindi. Bir şeyler döndüğü bariz belliydi.

"Jonathan bir karar aldı ve beni gönderiyor. Söyleyecek bir şeyim yok. Belki de en iyisi budur." Valeria durgun ve yalın bir dilden düşüncelerini aktardığı sırada ince saten beyaz gömleğinin yakasını düzeltti. Siyah dar kot pantolonu ve beyaz spor ayakkabıları ile tamamen sıradan bir görünüme sahipti. Jonathan'ın istediği gibi giyinmişti. Dikkat çekme Valeria bu iş çok ciddi, gideceğin yere aktarmalı özel jetler ile götürüleceksin dediğini hatırlıyordu. Sürekli ve sürekli tekrar ettiği için unutması zordu.

"Valeria..." Alice tüm bu duyduğu şeylere ne diyeceğini bilemiyordu ancak sesindeki baskın tondan Jonathan'a saydıracağı belliydi.

"Lütfen Alice." Genç kadının tatlı ve yorgun beden dili, teyzesinin öfke dolu yakınmalarını ilk dakikada engellemişti. "Maç dönüşü beni göndermesini istediğimi biliyorsun, o da bu şekilde yapmayı tercih etti. Sonuçta gidiyorum. Kimseyi tehlikeye atmayacağım." Kırgındı genç kadın, bu sözleri söylemek bile kalbindeki bütün acıyı bastırıyor, zorluyor, nefes alışverişlerini güçleştiriyordu.

"Yanına geleceğim. En kısa sürede. Nerde olduğunu öğrenir öğrenmez..." Gözyaşlarına engel olamadı Alice. Çok üzülüyordu. Valeria onun için bir kız evlattı. Sahip olmadığı çocuğu gibiydi. Onu gerçekten çok seviyordu. Elinden bir şey gelmiyor olması ise onu deliye döndürüyordu. Çünkü yaşanılan bu şeye engel olamıyordu. Havaalanına doğru yol aldıklarında farklı farklı yollardan ve bir çok benzer cipin konvoyunda ilerlemektelerdi. Her araç birbirinin tıpa tıp aynısıydı. Jonathan bu yolculuğun sorunsuz geçmesi için inanılmaz şekilde planlama yapmıştı. Acil bir durum olması halinde araçlar tamamen farklı yöne geçerek dikkat dağıtacaktı. Uzun ve sabırsız geçen altmış dakika sonra havalimanına geldiler. Özel korumalar tıpkı Jonathan'ın istediği şekilde kendilerini karşılamış, girişteki büyük aramalar önlem için can alıcı nokta olmuştu. Araçlardan indirilip, bir ordu adam ile ilerlemeye başlanıldığında ise özel bir bekleme odasına alınmışlardı. Valeria geniş pencerelerin önündeki kırmızı koltuğa doğru ilerlemiş ve bar taburelerinden birine yerleşmişti. Alice ise genç kadının karşısındaki yerini almıştı. Konuşmuyorlardı. Alice konuşmak istese de, Valeria diyecek bir şey bulamıyordu. Kısa bir an sonra Jonathan'ın yakın koruması ve sağ kolu olan Alfred kapıyı açıp, Jonathan ile eşi Sapphire'in girmesi için müsaade etti. İkisinin de yüzünden düşen bin parçaydı. Araçta kavga mı etmişlerdi? Yoksa Valeria gitmek zorunda olduğu için mi bu haldelerdi? Cevap belliydi. İkisi de birer canlı bombadan farksız iki eşti.

Valeria II LionsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin