"Hoş geldiniz Bayan Wondermoon." Orta yaşlı kaptan pilot Jacker ve yanında bulunan iki incecik ve uzun boylu hostesler, genç kadının jete adımını attığı anda kendisini saygıyla karşılamışlardı. Valeria kısa bir süre için darmadağın zihninde oyalandı ancak kendisine merakla bakan gözleri fark ettiğinde ise daha fazla durumu garipleştirmemesi gerektiğinin farkındaydı. Hafifçe kafasını sallayarak, kibarca teşekkür etti. Krem, geniş ve lüks koltuklardan birine doğru ilerleyerek, cam kenarındaki koltuğa yerleşti. Etrafındaki adamlara bakmıyordu bile çünkü abisinin muhbirleriydi. Her hareketinin özenle izleneceği, en ufak bir şeyde haber edileceği, nefes alsa raporunun tutulduğunun bilincindeydi. Abisi onun kanı, ailesinin yaşayan son üyesiydi ancak bu kadar şey yapması da ona karşı olan öfkesini hafifletmiyordu. İçindeki öfke orada duruyordu. Maçtan sonra geçen birkaç günde tahmin bile edemeyeceği şekilde ülkesinden gönderiliyordu. Kendisi gitmek için abisinden izin istemişti ancak olaylar istemediği şekilde gelişmişti. Ajan açığa çıkmış, Jonathan bunu tehdit olarak algılamış ve verebileceği en zor kararı hayata geçirmişti. Valeria'yı göndermek. "Bayan Valeria Wondermoon..."Kaptan pilot Jacker'ın sesi jetin içinde duyulmuş, anons üzerinden patronuna seslenmişti. "Birazdan kalkışa geçeceğiz. Lütfen emniyetiniz için kemerinizi takınız." Kısa bir an duraksadı pilot. "Kalkışa geçeceğimiz için kemerlerinizi takmanızı önemle rica ederiz. Güvenli yolculuklar dileriz." Bir kez daha tekrarladıktan sonra anons kesildi. Valeria kemerini taktığı sırada, jet içerisinde bulunan korumalarının da kemerlerini taktığı gözünden kaçmadı. Güvenlik her şeyden önce gelirdi. Jet kalkışa geçtiğinde Valeria gözlerini penceresinden dışarı çevirdi. Ailesinin jet kalkana kadar beklediğinden emindi. Onlardan ayrılmak tahmin ettiğinden de zordu. Bu sefer aşkının peşinden giden kız değildi. Bu sefer farklıydı. Gönderiliyordu. Mecbur olduğu için gitmesi gerekiyordu. Jonathan onu Renato'dan uzak tutmak için gönderiyordu. Renato. Her şey onun yüzünden olmuştu. Valeria'nın zihninde, bedeninde, kalbinde öylesine büyük ve etkili bir yer edinmişti ki, genç kadın ona olan öfkesi yüzünden itiraf edemiyordu. Ona olan ilgisi kadar, nefret de ediyordu. Gözyaşları cildinden usulca süzüldüğünde, sakin olması gerektiğini düşündü. Sakin olmak zorundaydı çünkü başka şansı yoktu. Hayatında aldığı her karar onu şuan ki konumuna getirmişti. Şuan ki ana getirmişti.
"Efendim ne alırsınız? Size şampanya getirmemi ister misiniz?" Tatlı bir genç kadın sesi kulağına geldiğinde, derin bir nefes alarak gözlerini sildi. Kafasını hostese doğru çevirdiğinde, saçlarındaki örgü ve kırmızı, siyah formasını inceleyerek yaka kartında yazan isme göz attı. Elly yazıyordu. Hostesin adı Elly'di. Kendisine hayran hayran bakan kahverengi gözlerdeki heyecanı fark etti.
"Şarap..." Bir anda sözlerini yarıda kesti Valeria. Hayır, neler diyordu? Alkol tüketmemeliydi. Kirpiklerini kırpıştırarak, "Su istiyorum." dedi.
"Su?" Genç hostes şaşırmıştı çünkü Wondermoon'lardan özellikle Valeria'nın bu tarz yolculuklarda şarap ve şampanyayı çok sevdiğini bütün çalışanları bilirdi.
"Lütfen." Kibarca söylendi Valeria. O sırada hostes onu ikiletmemesi gerektiğini bilerek, kafasını öne eğdi ve ilerledi. Saatler genç kadın için asla geçmese de, vakit akıyor, zaman ilerliyordu. Yaklaşık dört saattir havadaydı. Abisinin sözlerine göre daha çok vardı. Gideceği o bilmediği yere daha çok vardı. Belki de kendisini hiçliğin ortasına, bilinmeyen bir diyara yolluyordu. İçindeki prenses bir sağa bir sola endişe ile koşturuyor, başına gelecekleri merak ediyordu. Hangi cehenneme gidiyordu?
"Kaptan pilotunuz konuşuyor..." Anons sesi saatler sonra duyulduğunda, genç kadın hafif uykulu bir şekilde kafasını çevirdi. "Birazdan inişe geçeceğiz. Kemerlerinizin bağlı olduğundan emin olmanızı önemle rica ederiz." Anons sesi tekrar sonlandığında, yolculuğunun ikinci kısmının başladığını düşünüyordu. İkinci kısmı dört saat sonra başlıyordu. Allah aşkına neredeydi? Anlayamıyordu. Hala karanlıktı. Hiçbir şey gözükmüyordu. Özel jet inişe geçtiğinde ve güvenlik ekibi ayaklandığı sırada herkes görevini kusursuzca yerine getiriyordu. Valeria bir bebek gibi korunuyor, özenle hareket ettiriliyordu. Merdivenden aşağıya inerken, karşılıklı sıralanan onlarca adamın oluşturduğu geçidi fark etmişti. Adeta dünyanın en değerli hazinesi gibi özenle hareket ettirilmesi için abisi her şeyi planlamıştı. İçinden Jonathan'a sayıp sövmek geçse de, kendi iyiliği için hayatı boyunca çok abartılı kararlar aldığının farkındaydı. Abisinin bazı huyları asla değişmeyecekti. Valeria, korumalar eşliğinde yeni bineceği özel uçağının hazırlanmasını beklerken, korunaklı ve lüks bekleme odasına alınmıştı. Odanın içi özenle dekore edilmiş, mavi ve gri tonları özellikle vurgulanmıştı. Geniş gri kanepeye oturmadan önce lavaboya giderek, elini yüzünü yıkadı. Aynadaki yansımasına baktığında gözlerindeki yorgunluğu, hayatındaki karmaşıklığı, düzeltmediği, elinden hiçbir şey gelmediği sorunları ile bir kez daha karşılaştı. Halbuki bu halinden kaçmıyor muydu? Kendisine ne zaman bu kadar eziyet eder olmuştu? Sanırım cevabı çok iyi biliyordu. Onunla tanıştığı, onu hayatına aldığı ve kendisine hükmetmesine izin verdiği andan beri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valeria II Lions
RomanceOnu kazandığı anda kaybetmişti. Şimdi ise daha öfkeli, daha şeytaniydi. Tek hedefi sevdiği kadını geri almak ve bir daha kendisinden koparılmasına izin vermemekti. Acımasızlığının sınırı olmayan Renato için geçmişindeki hayaletler de musallat oldu...