Asi gözlerini kaçırıp serkan ile göz göze geldiğinde Serkan'ın ölümcül bakışları Asi'nin üstündeydi. Polis arkadaşlar olayın nasıl olduğunu sorunca Serkan "Ne halin varsa gör." Dercesine yaka silkip göz devirdi.
Asi boğazını temizleyip hafif doğruldu ve karşısında duran iki polise bakıp "istediğimiz sorudan başlayabiliyor muyuz?" Diye sorup güldü. Sinan ve Mert'te gülüşüne eşlik edince her üçüne de göz devirdim.
"Elbette istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz, yeter ki doğru cevap verip olayları olduğu gibi anlatın Asi Bey." Dedim sert bir şekilde. İki polis arkadaşta bana bakıp tek kaşını kaldırınca rozetimi çıkartıp ellerine verdim. Polis olduğumu anlayınca "Kusura bakmayın komiserim." Diyip kimliğimi geri bana uzattılar.
"Sorun değil siz devam edin."
"Çapraz sorgudayım galiba. Üç polis memuru arkadaş başımda, o kadar mı önemli anlatacaklarım?"
"Bence kendini fazla yorma çünkü akşam bana da verecek ufak bir hesabın var. Bu yüzden ne kendini ne de polis arkadaşları fazla yorma."
Zeynep, Sinan ve Mert'in uğultularına kulak asmayıp Asi'nin ağzından çıkacaklara odaklandım.
"Çok üzgünüm ama ben bir şey hatırlamıyorum. Ne bana vuran kişi ne de bu olayın nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok. Hiçbir şey hatırlamıyorum."
"Sen omzundan vurulmadın mı ya, nasıl oluyor da olay anını hatırlamıyorsun?"
"Hatırlamıyorum dedim Fırtına. Ne yapabilirim olay anı hakkında en ufak bir bilgim yok. Oraya nasıl gittim ne oldu Hiçbir şey hatırlamıyorum."
"Peki, o zaman eğer aklınıza bir şey gelirse bize bildirirsiniz."
Asi'nin olayı saklamak istediği gün gibi ortadaydı fakat bunu neden yaptığını anlamış değildim. Ne olmuş olabilir ki ona silah çekip, vuran kişiyi saklama mecburiyetinde hissetmiş kendini? Polislere söylememiş olabilir ama benim bunu muhakkak öğrenmem lazım.
Şimdilik inanmış gibi yapıp üstünü kapattım fakat yalnız kaldığımız ilk an olayın doğrusunu kendisine soracaktım.
Hastane polisi odadan çıkınca birkaç dakika sonra doktor gelip Asi'nin durumunu kontrol edip gitti.
Sinan Mert ve Ömer bir süre kaldıktan sonra eve geçtiler. Ben ve Zeynep'te kantine inince Asi ve Serkan baş başa kalmışlardı. Serkan'ı uzun süre göremeyince Mardin'e gittiğini sanmıştım fakat henüz gitmemiş.
Kesin bu olayın içinde onunda parmağı vardı ve yüksek ihtimalle bugün yaşananlar olurken Asi'yle beraberdi. İkisinin de benden sakladığı birşeyler vardı ve bunun ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu.
"Fırtına ben eve gitsem olur mu?"
"Olur tabi, zaten kaç saattir burada benimlesin eve geçip dinlen."
"Tamam, sende çok yorma kendini."
"Merak etme."
Zeynep ile hastaneden çıkıp arabamın anahtarını verip onu eve yolladım. Zeynep gittikten sonra Hastane bahçesindeki banklardan birine oturdum. Sırtımı yaslayıp başımı göğe çevirdim. Derin bir nefes alıp iç çektim.
Esen sert rüzgara aldırış etmeden temiz havayı içime çekip gözlerimi yumuyordum. Rüzgar bedenime değip yüzüme çarptıkça rahatlıyor gibiydim.
Bugün birkaç saat içinde yaşadığım korkuyu sanırım asla unutamayacaktım. Hastane koridorunda beklediğim her dakika ömrümden bir yıl alıyor gibiydi. Kaybetme korkusu ölümden betermiş dedikleri doğruymuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ASİ FIRTINA [DÜZENLENİYOR]
Chick-Lit"Sen Mardin'de ne güzel ağırbaşlı efendi biriydin. Ne oldu da bu kadar çocuklaştın?" "Gerçekten bilmiyor musun?" "Neyi?" "Erkekler sevdiği kadının yanında çocuklaşır, şımarmak ister. Küçük bir çocuk gibi sevgi isteyip yaramazlık yapar."