~Ne ölmek nefessiz kalmaktır ne de yaşamak nefes almaktır... Yaşamak; sevilmeyi hak eden birine yaşamını harcamaktadır. ~Oğuz Atay
🦋
Asi Çakır...
Hayat ne tuhaf değil mi? Sen onlarca plan yapıp gelecek için kendince düzenlemeler yaparken kendini hiç ummadığın bir yerde buluyorsun. Asla aşık olmam diyen ben şuan sevdiğim kızla evlenmek için gün sayıyorum. Kuruyan yüreğimin tekrardan asla yeşermeyeceğini düşünürdüm ama Fırtına kurak topraklarımda çiçek açtırıp solmuş bahçemi cennete çevirdi. Unuttuğum bir çok duyguyu tekrar hatırlattı bana. Gülmeyi, sevmeyi, delice sevmeyi... Bir insan her geçen gün nasıl olur da biraz daha aşık olabilirdi? Ben o kadını her gördüğümde ilk gördüğüm günkü gibi yüreğim delice atıyor. Her bakışında, söylediği her sözde, gülüşünde... kısaca her zerresine her geçen gün daha çok aşık oluyorum. Bunu nasıl beceriyor inanın bende bilmiyorum ama her geçen gün beni kendine yeniden aşık etmeyi başarıyor.
Onu ilk gördüğüm zaman başladı yüreğimdeki bu sızı, bu delice sevda gözlerine baktığım ilk an kendini gösterdi. Her gözlerine baktığımda o deniz mavisi gözlerde boğulacakmışım gibi hissetsem de o denizde boğulmaya razıydım ben. Sadece bir hafta kadar kısa bir süre beraber kaldık. Mardin de bir hafta tek kaldı ancak ben ona o kadar çok bağlandım ki sanki yıllardır onu tanıyormuş gibiydim. Yanıma gelip gideceğini söylediği zaman yüreğimde tarif edilemez bir acı hissettim. Sanki Mardin den değil de benden gidiyor gibiydi. Sanki bir daha sokaklarım o okyanus mavisi gözlere çıkmayacak gibiydi. Yıllardır birbirimizi tanıyıp seviyormuşuz da ayrılmak zorunda kalmışız gibi... Hiçbir sözden korkmayan, kimseyi umursamayan ben Fırtına'nın tek bir sözüne yenik düşüp dağılmıştım. Kelimenin tam anlamıyla yıkılmış gibiydim.
'Gidiyorum ben.'
Fırtına'ya olan sevdam o kadar büyüktü ki ailemi geride bırakıp peşinden gidecek kadar cesaretliydim. Belki hayır diyecekti belki benden nefret ettiğini, beni görmek istemediğini söyleyecekti ama içimde tutamayacağım kadar büyüktü bu duygu. Söyleyip kurtulmak içimdeki ateşi bir nebze olsun söndürmek istiyordum. Hiçbir karşılık beklemiyordum sevgime. Hatta bu temiz sevgime güvenip beni kabul edeceğine, hayatına dahil edeceğine hiç inanmıyordum aklımın ucundan bile geçmemişti bu. Red yiyecektim bunu biliyordum ama en azından bu aşkı tek kişilik yaşayıp içimde büyütmeyecektim. Sevgimi ilk defa sonuna kadar belli edip şansımı deneyecektim. Serkan ve Fırtına ekip arkadaşıydı ve Serkan benim çocukluk arkadaşımdı. Ondan Fırtına'nın nerede kaldığını öğrenmesini istedim. Öğrenir öğrenmez de Mardin'den ayrılıp İstanbul'a geldim. Fırtına sessiz sakin bir apartman dairesinde kalıyordu arkadaşı ile. Hemen karşı dairede de üç tane erkek vardı. İçlerinden biri Fırtına ile çok samimiydi. Hiçbir hakkım olmamasına rağmen kıskanmıştım onu.
Biliyorum buna hakkım yoktu Fırtına için şuan Hiçbir şey ifade etmiyordum hatta arkadaşı bile değildim ama yine de kıskanmıştım işte. Kalbime söz geçiremiyordum bir türlü. Ona daha yakın olabilmek için yakınlarda ev bakıyordum ki Fırtına'nın bir üst katında kiralık daire yazısını gördüm. Vakit kaybetmeden oraya yerleştim. Sevdiğim kadın ile aynı yerde kalmak bile kalbimin hızla çarpmasına yetiyordu. Onun hemen bir alt katımda olduğunu bilmek, sadece birkaç adım uzağımda olduğunu bilmek yüreğimin deli gibi atmasına sebep oluyordu. Eve yerleştikten sonra sabaha kadar düzen işiyle uğraştım. O kadar yorgun düşmüştüm ki sabah kahvaltı hazırlamak için bile mecalim yoktu. Dışarıda bir şeyler yemek için evden çıktığımda merdivenlerden inerken Fırtına'yı gördüm. Baştan aşağı siyaha bürünmüş bedenin içinde okyanus mavisi gözleri kendini beş metre ileriden belli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ASİ FIRTINA [DÜZENLENİYOR]
Literatura Feminina"Sen Mardin'de ne güzel ağırbaşlı efendi biriydin. Ne oldu da bu kadar çocuklaştın?" "Gerçekten bilmiyor musun?" "Neyi?" "Erkekler sevdiği kadının yanında çocuklaşır, şımarmak ister. Küçük bir çocuk gibi sevgi isteyip yaramazlık yapar."