xelfffxx Güzel yorumun ve beğenilerin için çok teşekkür ederim canım 😍
En güzel yorumu atana bir dahaki bölümü hitap edeceğim 😊
İyi okumalar 😏🌷
Uzun süredir yoldaydık. Kafamda, cevabını bilmediğim türlü türlü sorularla, hiç bilmediğim bir yere doğru ilerliyorduk.
Başımı cama dayamış, bir yandan yaşadıklarımı düşünüyor, diğer yandan yavaş yavaş aydınlanmaya başlayan etrafı izliyordum. Yol, ormanlık bir alandan geçiyor, ıssız yeşilliklere kapı açıyordu. Çocukluğumdan beri orman, hep huzur vermiştir bana. Uçsuz bucaksız yeşilliklerin içinde kaybolmak, her şeyi unutmak istiyordum.
Doğa, beni kendine çekiyor, ruhumu dinlendiriyordu. Ağaçların hışırtısı, kuşların cıvıltısı, sanki yıllardır duymadığım bir melodi gibi geliyordu. Ormanın derinliklerine dalıp gitmek, bu karmaşadan uzaklaşmak ve sadece sessizliğin tadını çıkarmak istiyordum.
Kafa dinlemek için doğa gibi güzel başka bir yer var mı? Etrafta uçuşan kuşların sesi, rüzgar estikçe savrulan yapraklar, o mis gibi ormanın kokusu... Düşüncesi bile beni mutlu ediyordu. Gözlerimi kapattığımda, doğanın huzur verici melodisi kulaklarımda çınlıyordu.
Başımı yavaşça koyduğum yerden kaldırıp Mert'e doğru baktım. Araba kullanmaya o kadar çok dalmıştı ki, hipnoz olmuş gibi sürüyordu. Sanki yolda değil, düşüncelerinin derinliklerinde yol alıyordu.
Bu haline gülmeden edemedim. "Mert, arabayı durdurur musun lütfen?" dedim. Mert, anlamamış bir şekilde yüzüme bakıp yeniden önüne döndü. "Ne?" diye sordu, sesi yolun uğultusuna karışıyordu. Etrafın güzelliği içinde kaybolmak için bir an önce durmak istiyordum. Ormanın çağrısı, içimdeki huzursuzluğu alıp götürecekti buna inanıyordum.
Oturduğum yerden iyice doğruldum. "Dur işte, biraz hava almak istiyorum." dedim. Mert, tamam anlamında başını salladı. Arabayı yavaşça kenara çekti.
Mert'i beklemeden hızla arabadan indim. Ormanın mis gibi ve ferah kokusu ciğerlerime dolmuştu bile. Derin bir nefes alırken, ağaçların arasında dolaşan hafif bir rüzgar cildimi okşuyordu. Yüzüme gelen birkaç tutam saçı kulağımın arkasına doğru attım. Mert de çoktan yanıma gelmişti, yüzünde bir gülümsemeyle etrafa bakıyordu.
Ormanın derinliklerine doğru adım atarken, içimdeki huzur daha da büyüyordu. Her şey o kadar taze ve canlıydı ki, bir an için tüm dertlerimi unuttum.
O da iki elini pantolonunun cebine sokmuş, üzerindeki ceketin kapşonunu kafasına geçirmişti. Etrafı benim gibi izliyordu; bakışları çok derindi. Ya bende o derinlikte kaybolursam?
Güneş, dağların arkasından sıcak yüzünü hafifçe göstermeye başlamıştı ama ortalık hâlâ serin kalmıştı. Havanın bu tazeliği, adımlarımı daha da hafifletiyordu.
Sık ağaçlıkların içine doğru ilerlemeye başladım. Mert de ağır adımlarla beni takip ediyordu. Her adımımda yerdeki kurumuş dal parçalarının kırılma sesi, ormanın sessizliğini bozuyordu. Bir süre ilerledim; ileride birkaç büyük kaya parçası belirmişti.
Onların yanına gidip bir taşın üzerine oturdum. Gözlerimi kapatıp, her şeyin bir gün biteceğini ve güzel günlerin beni beklediğini içimden tekrar ediyordum. Bu düşünceler içinde kaybolmuşken, huzur verici doğanın sesleri etrafımda yankılanıyordu.
Birden omuzumda bir sıcaklık hissettim. Gözlerimi açtığımda, Mert'in üzerinden ceketi çıkarıp benim omuzuma attığını gördüm. Ufak bir gülümseme bahşettim ve cekete daha çok büründüm. Ceketin sıcaklığı içime işlemişti resmen; yumuşak dokusu, içimdeki soğukluğu anında yok etti. Eğer Mert ceketini vermese, üşüdüğümün bile farkında olmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK AŞK: DİLEMMA
Teen FictionHızlıca beni kucağına aldığı gibi yatağa yatırdı. "Sen benimsin sadece benim bunu anla artık. Evli olupta karına dokunamamak nasıl bir duygu sen biliyormusun. Bitiriyor bu beni." Ben asla onun olmayacaktım korkarak gözlerine baktım. Ne yapacağımı hi...