12 ÇARESİZLİK

3.2K 62 4
                                    

Güzel yorumun için teşekkür ederim.
atse854324689🥰

Hepinize merhaba ballarım. Yeni bölüm ile karşınızdayım.🌸

Keyifli okumalar... 🌸
🌷

"Hazaaaar! Baraaan!" Nurten Hanım'ın sesiyle koca konak resmen inlemişti. Salona girmiş, gözlerinde biriken yaşlarla oğullarını bulmaya çalışarak telaşla etrafına bakınıyordu. Yüreğini sıkan endişe, her adımında biraz daha büyüyordu.

Ama arayışı uzun sürmedi. Koşar adımlarla salona ilk giren, iri cüssesi ve hafif endişeli ifadesiyle büyük oğlu Hazar oldu. Arkasından da merakla bakınan, daha genç yüz hatlarına sahip küçük oğlu Baran içeri adım attı. Hazar, annesinin yüzündeki acılı ifadeyi görünce endişesini gizleyemedi. Kaşlarını çatarak, ciddi bir sesle "daye, ne oldu da koca konağı inletiyorsun?" diye sordu.

Nurten Hanım, oğullarını karşısında görünce daha fazla dayanamayıp dizlerinin bağı çözülmüşçesine koltuğa yığıldı. Yaşlı elleri, yanaklarına inen gözyaşlarını silmek için titriyordu. Yüzünde hem korkunun hem de çaresizliğin izleri vardı. İçinde fırtınalar kopuyor, o ana dek sırtladığı tüm yükler bir anda omuzlarına biniyordu sanki. Ağlamaklı bir sesle, "ben... ben artık ne yapacağımı bilemiyorum oğlum." dedi. Baran ve Hazar, annelerinin bu perişan haline bir anlam verememiş, gözlerinde şaşkınlıkla ne söyleyeceğini bekliyorlardı. Nurten Hanım, ağlamaktan kızaran gözlerini silerek, titrek bir sesle "İpek'e bir haftadır ulaşamıyorum." dedi ve yine gözyaşlarına hâkim olamayıp ağlamaya başladı. İçindeki çaresizlik, onun her halinden belli oluyordu.

Hazar, annesinin dizinin dibine oturdu, nazikçe elini tuttu ve dudaklarına götürüp öptü. Yumuşak bir sesle, "anam, belki bir işi vardır. Yoğundur, seni arayamamıştır." dedi, ama gözlerinden annesinin endişesini gidermek için söylediği bu sözlere kendi bile inanmadığı anlaşılıyordu.

Nurten Hanım, Hazar'ın elini sertçe çekti ve gözlerindeki çaresizlikle harmanlanmış öfkeyle, "önceden İpek'le her gün konuşurduk! Aramadığı bir gün bile olmazdı. Kaç gündür arıyorum, açmıyor. Kızları aradım, onlar da cevap vermiyor telefonlarıma." diye sitem etti. Yüzündeki keder, aynı zamanda içinde büyüyen endişenin de ifadesiydi.

Bu durum Baran'ın da içine bir kurt düşürmüştü. Annesinin ağlamaklı yüzüne bakarak, kaşları çatıldı. Telaşla salonda bir sağa bir sola giderek düşüncelere daldı, elleri sinirle yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarını sıvazlıyordu. Nihayet kararlı bir sesle annesine döndü: "Sen merak etme, ana. Ben şimdi bizim çocuklara haber salarım, ne yapıp edip İpek'in durumunu öğreniriz." dedi.

Baran'ın sesindeki kararlılık, annesine bir nebze de olsa güven vermişti, ama içindeki sıkıntı hâlâ geçmemişti. Her biri, İpek'ten gelecek haberi beklerken odada bir sessizlik hâkim oldu; annelerinin içindeki korku bütün konağı sarıyordu.

Tam hızla odadan çıkmak üzereyken, arkasından annesinin titrek sesi Baran'ı olduğu yerde durdurdu. "Babanızın haberi olmasın." dedi Nurten Hanım endişeyle. "Kızcağızı zor ikna ettik İstanbul'a gitmesi için. Ulaşamadığımızı duyarsa onu yeniden buraya getirir."

Annesi, babalarının aksi ve inatçı olduğunu biliyordu; İpek'in bir kez daha geri dönmesi demek, onun Mardin'de hor görülmesi demekti. Baran annesine dönüp sessizce başını sallayarak onayladı. Ardından tek kelime etmeden Hazar'a da işaret edip ikisi birlikte hızla salondan çıktılar.

Koridora çıkar çıkmaz, Baran kararlı adımlarla ilerlerken Hazar yanına yaklaştı. Hazar'ın yüzünde de bir merak ve endişe ifadesi vardı, ama abisine olan güveni onu sakin tutuyordu. Baran ise kendi içinde planları tartarken adımlarını hızlandırıyordu. İkisi de biliyordu ki, artık bu işin peşine düşüp İpek'in izini bulmak onların görevi olmuştu. Ne pahasına olursa olsun, annelerine ve kardeşlerine söz verdikleri gibi bu durumu çözeceklerdi.

YASAK AŞK: DİLEMMA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin