14 KIRILMA

3K 63 24
                                    


Yeni bölüm atmama neden olan güzel mesajın için teşekkür ederim sevdasari55 ♥️

Keyifli okumalar 🌷

🌷

Etrafımdaki sesler boğuk, ağır bir sisin içinden geliyordu sanki. Biri adımı fısıldıyordu, "İpek... İpek, hadi güzelim, uyan artık!" Ama ses, başka bir yerden, sanki bambaşka bir âlemden gelmeye çalışıyordu bana.

Zihnim, uykuyla uyanıklık arasında asılı kalmıştı; gerçek ile rüya birbirine karışıyor, etrafımdaki insanların sesleri silikleşiyordu. "Ateşi hala çok yüksek." dedi bir ses panik içinde. "Koray nerede? Bu doktor neden hâlâ gelmedi?"

Bütün bunları duyuyor ama tepki veremiyordum. Göz kapaklarım, ağır bir zincirle bağlanmış gibi inatla kapanmıştı. Açmaya çalıştıkça daha da uzaklaşıyor, daha derin bir karanlığa çekiliyordum. Üzerimde garip bir ağırlık vardı; sanki ruhum bedenime zincirlenmiş, ancak bedenim bu zincirleri reddediyordu.

Dayanılmaz bir üşüme hissi yayılmaya başladı içime. Sanki kışın en sert soğuğu ruhuma işlenmişti. Üşüdükçe büzüşüyor, kapalı gözlerimi daha da sımsıkı yumuyordum. Her nefeste soğuğun daha da derinlere işlediğini, varlığımı donuk bir sisin esir aldığını hissediyordum. Bir düşünce aklıma yerleşti. Belki de böyle uyumalıydım, sessizce, direnmeden. Üzerimdeki yorgana daha sıkı sarıldım, sonsuz bir uykuya davet eden o serin ve karanlık yer, sıcacık bir sığınak gibiydi artık.

Ama bir yerlerde, içimin derinliklerinde incecik bir ışık, cılız bir his varlığını hatırlatıyordu bana. Sanki bir şey, bu derin karanlığa teslim olmamı istemiyordu...

Ama o huzurlu karanlığa gömülmeye çalışırken, biri üzerimdeki yorganı çekiştirmeye başladı. Tüm gücümle yorganı bırakmamak istesem de ellerim, bu savaşta bir çocuğun savunmasızlığıyla eş değerdi. "Kapatma üzerini ateşin var."

Direnmekten vazgeçtim, yorganın bıraktığı boşluğu kabullenerek cenin pozisyonuyla büzüştü. Dizlerimi göğsüme çektim; gözlerimi daha sıkı yumdum.

🌷

Her ne kadar uyanmak istemesem de, birilerinin sürekli beni dürtmesi, kollarımdan çekiştirmesi yüzünden gözlerimi araladım. Başımı yastıktan kaldırır kaldırmaz Savaş'la burun buruna geldim. Şaşkınlıkla ve biraz da kızgınlıkla, "ne yapıyorsun sen ya?" dedim, hızla başımı yana çevirerek. Kollarımı hafifçe çekiştirip bırakmasını sağlamak istedim, ama beni duyduğu hâlde yine de bırakmadı. Elleri, kollarımı sıkıca kavramıştı. İçimde yükselen öfkeyle başımı çevirdim.

Savaş'ın nefes alış verişi giderek hızlanmıştı, nefeslerini artık neredeyse kulağımda hissediyordum. "Bırak beni! Yine ne istiyorsun benden?" diye çıkıştım, ama bu sözümle birlikte o, ellerini daha sıkı bir şekilde kollarımın etrafına doladı ve bir hareketle beni yatağın başlığına yasladı. "Sabahtan beri seni uyandırmaya çalışıyorum. Nefes almasan bir an seni öldü sanacaktım, ne derin uyuyorsun sen be kızım!" derken bir yandan da arkamdaki yastığı iyice dikleştiriyordu. Savaş'ın gözlerindeki bakışı yakaladım, canımı acıtmak ve acıtmamak arasında kalmış gibiydi ama farkında olmasa bile şu an canımı acıtıyordu.

Başım zonklarken, Savaş'ın konuştuğu her kelime beynimde yankılanıyor, her bir harfi adeta bir bıçak gibi zihnime saplanıyordu. Gözlerimi hafifçe aralayıp yeniden ona baktığımda, çoktan masaya yönelmiş, sürahiden bir bardak su doldurup çekmeceden birkaç hap çıkarmıştı bile. Elindeki hapları bana doğru uzatarak, "hadi, ilaç saatin geldi, bir an önce iç; sonra da yemeğini ye." dedi.

YASAK AŞK: DİLEMMA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin