Guzel yorumun için teşekkürler pekSmer513❤️♥️
Dizimin üzerinde yatan başını hızla itip, öfkeyle "hep senin yüzünden oluyor her şey!" diye soludum. Ona karşı o kadar sinirliydim ki sesim öfkeden titriyordu.
Bu öfkemin hiçbir zaman geçmeyeceğini biliyordum. Orada, sinirden delirmek üzereyken Savaş Bey, rahatını hiç bozmamış, yerinden bile kıpırdamamıştı. Başı hâlâ dizimde, sırtüstü yatar halde duruyordu.
Yavaşça yüzünü buruşturup başını bana doğru çevirdi. "Ne itekleyip duruyorsun kızım? Zaten boynum acıyor, kırıldı mı, bilmiyorum." dedi. Sabır dileyerek oturduğum yerden hızla ayağa kalktım. "Boynun kopsun, tamam mı? O boynun kopsun!"
Ben ayağa kalkar kalkmaz, Savaş'ın başı yere düşüp acıyla karışık bir ses çıkardı. Sanırım bu sefer de kafasını yerdeki taşlara vurmuştu. Aslında, iyi de olmuştu; bana yaptıklarından sonra ona bu bile azdı.
Elim, üstüm başım çamur içindeydi. Tırnak aralarım toprakla dolmuş, bu da canımı acıtıyordu. Ama en çok dizlerim sızlıyordu. Çukura aniden düştüğümde dizlerim sertçe yere sürtünmüş, bu sürtünmeyle pantolonum yırtılmış ve dizlerimin kanamasına neden olmuştu.
Anlamıyorum, insanlar neden ormanın ortasına bu kadar büyük ve derin bir çukur açar ki? Tamam, ben görmedim ve düştüm; peki ya Savaş? Şimdi buradan nasıl çıkacağız, onu hiç bilmiyorum.
24 SAAT ÖNCE ⏳
Biraz daha bu odada kalırsam kesin delireceğim. Sanki kaçma ihtimalim varmış gibi, beni odaya kapatıp üzerine kapıyı kilitliyor. Oldu olacak demir parmaklık takıp ayağıma da pranga vursun bari.
Gerçi Savaş'tan bahsediyoruz; o olunca, her şeyi beklemek gerekiyor. Bir yandan da meraktan çatlamak üzereyim. Bize saldıranlar kimdi? Bu bela bitecek mi? Daha doğrusu, bu lanet heriften ne zaman kurtulacağım?
Sinirle saçlarıma daldırdığım elimle bir sağa bir sola mekik dokuyorum. Ama yok, sanki zaman durmuş, vakit geçmiyordu. Sonunda, odada bulunan tek pencerenin önüne geçip etrafa bakınmaya başladım.
Bulunduğum ev, daha önce geldiğimiz evden çok daha büyük ve görkemliydi. Tabii, benim ev dediğime bakmayın, ikisi de koca villalardı. Yine bu evin de bahçesi korumalarla doluydu ama bu sefer sayıları öncekinden daha fazlaydı.
Anlaşılan, son saldırıdan sonra Savaş güvenlik önlemlerini iyice artırmıştı. Derin bir nefes alıp iç çekerek odada bulunan gri örtülü çift kişilik yatağın üzerine oturdum. Yatak yay gibi hareket etti ama umursamadım.
Elbet bir çıkış yolu olmalıydı. Tekrar odanın içine bakınmaya başladım. Sağ tarafımda, gri tonlarında büyük bir sürgülü gardırop vardı; solumda ise koyu lacivert perdelerle örtülü bir pencere.
Yerde küçük beyaz bir halı vardı; odada iç açıcı olan tek şey, işte bu küçücük halıydı zaten. Yatağın hemen yanında bir makyaj masası duruyordu, üzerinde türlü makyaj malzemesi, parfümler ve birkaç ıvır zıvır dışında pek bir şey yoktu.
Tam önümdeyse bej renkte bir kapı vardı. Uzun bir süre kapıya baktıktan sonra yerimde durmaya dayanamayarak hızla ayağa kalktım ve adımlarım kapının önünde son buldu. Belki biraz zorlasam açabilirdim.
Yavaşça kapı kolunu tutup aşağıya doğru bastırdım. Kolu indirmemle kapı kendiliğinden açıldı. Şaşkınlık ve sevinçle kalbim hızla çarpmaya başladı. Meğer başından beri kapı kilitli değilmiş; ben boşuna kilitli olduğunu sanıyormuşum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK AŞK: DİLEMMA
Teen FictionHızlıca beni kucağına aldığı gibi yatağa yatırdı. "Sen benimsin sadece benim bunu anla artık. Evli olupta karına dokunamamak nasıl bir duygu sen biliyormusun. Bitiriyor bu beni." Ben asla onun olmayacaktım korkarak gözlerine baktım. Ne yapacağımı hi...