agskwuwnw teşekkür ederim canım güzel yorumların için ❤😍
En güzel yorumu atana bir sonraki bölümü hitap edeceğim 🤗
İyi okumalar 😊
🌷
Kutunun kapağını açtığımda, içinde dört fotoğraf ve küçük bir not duruyordu. Tereddütle, fotoğrafları elime aldım ve birer birer incelemeye başladım. Gördüklerim beni sarstı, boğazımda düğümlenen bir hisle zorla yutkundum. Bu mümkün olamazdı!
Fotoğraflarda, Savaş, ben ve o gün öldüğünü bildiğim o kadın vardı. Bir karede kadını sert bir şekilde ittiğim an yakalanmıştı, sonraki karede ise baygın bedeninin yerde hareketsizce yattığını gördüm. Üç fotoğraf daha vardı; hepsi o günü, o anı hatırlatıyor, kabus gibi zihnime kazınıyordu.
Ama... bunları kim çekmişti? O gün orada başka kim vardı? Bu ihtimal, içimde büyüyen şüphe ve dehşetle birlikte beni bir uçurumun kıyısına itiyordu. Elimdeki fotoğraflara bakarken, geçmiş sanki yeniden üzerime çöküyordu; o anları, o soğuk ve korkutucu atmosferi bir kez daha yaşıyormuş gibi hissettim. Titreyen ellerimle fotoğrafları geri kutuya koydum.
Kutuyu getiren belki hâlâ aşağıdadır diye, içimde bir umutla pencereye yöneldim. Ellerimin titremesi geçmemişti; fotoğrafları ve notu hâlâ sıkıca tutuyordum. Aşağıya baktığımda siyah bir jeep, tam kapının önünde duruyordu.
Siyah takım elbise giymiş, sert görünümlü bir adam arabaya yaslanmış, elleri cebinde etrafı süzüyordu. O sırada bizim daireden birisi kapıdan çıkıp, doğrudan adamın yanına gitti. Kutuyu getiren kişi bu adam olmalıydı.
Aralarında kısa bir konuşma geçerken yüzleri net değildi, kim olduklarını seçemiyordum. Ancak, adam hafifçe başını kaldırıp doğrudan benim bulunduğum pencereye baktı. Kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Tanıyordum onu — bu, Savaş'ın adamlarından biriydi.
Ne oluyor ya burada böyle? Nasıl buldular beni? Savaş da mı aşağıda? Şimdi beni tehdit mi ediyor bunlar? Kafamda binbir soru dönüp dururken adamlar jeepe binip hızla uzaklaştılar, geriye sadece sessiz bir sokak kaldı. Ellerim hâlâ titrerken tuttuğum kâğıdı açıp okumaya başladım.
Güzelim;
Biliyorum kafanda türlü türlü sorular var.
Bu soruların cevabını öğrenmek istiyorsan, gece saat 23:00'te boğaz kenarına gel.
Orada seni bekliyor olacağım. Hayatın tehlikede olabilir, Küçüğüm.İçimde garip bir ürperti yayıldı. Ne demek oluyor şimdi bu? Hayatın tehlikede olabilir ne demek? Dalga mı geçiyor bu benimle?
Düşünceler beynimi ele geçirirken, ellerim saçlarıma gitti; sinirle çekiştirirken korkum ve öfkem birbirine karıştı. İçimde bir fırtına kopmuştu; mantığım duygularımın girdabında kayboluyordu. Gözlerim boşluğa dalmışken, kalbimdeki hızlı atışlar kulaklarımda yankılanıyordu.
Odanın içinde bir sağa bir sola yürüyüp duruyordum. Kafamdaki sorular giderek artarken, sonunda koltuğa oturup fotoğrafları tekrar elime aldım. O gün orada bizden başka kimse yoktu, ya da ben öyle sanıyordum. Bu fotoğrafları kim çekmiş olabilir? Savaş olabilir miydi?
Saatlerce koltukta, hareketsizce oturdum; bir elimde o gecenin korkunç fotoğrafları, diğerinde ise not. Ne yapmam gerekiyordu şimdi? Sorular zihnimde yankılanıyor, cevapsızlık içimi kemirmeye başlamıştı.
Savaş'ın notta yazdığı gibi, bu soruların cevapları bir tek onda mıydı gerçekten? Ya her şey sadece bir tuzaksa? Beni yine oyuna getirmeye çalışıyorsa? Sonuçta o gün beni kaçırmak istemiş, başarısız olmuştu. Hem onu orada baygın bırakıp kaçmıştım... İçimde biriken huzursuzluk büyüdü; Savaş'ın bana karşı öfkesi tahmin edebileceğimden çok daha büyük olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK AŞK: DİLEMMA
Novela JuvenilHızlıca beni kucağına aldığı gibi yatağa yatırdı. "Sen benimsin sadece benim bunu anla artık. Evli olupta karına dokunamamak nasıl bir duygu sen biliyormusun. Bitiriyor bu beni." Ben asla onun olmayacaktım korkarak gözlerine baktım. Ne yapacağımı hi...