Bölüm 15

2.9K 61 16
                                    

Duyduğum kelimelerle birkaç adımda yataktan uzaklaştım. Gülen yüzüm anında solmuştu. Duyduklarım kabustaymışım gibi kulaklarımda yankılanıp duruyordu. Resmen Buse'yi çok sevdiğini itiraf etmişti bana. Fakat sanırım beni Buse sanmıştı. Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Bu beklediğim bir şey değildi. Eskide kaldığını söylemişti birkaç saat önce. Oysa şimdi hala onu sevdiğini söylüyordu. Birkaç adım daha geriledim ve girmiş olduğum şoktan çıkmaya çalıştım.

Ne bekliyordum ki? Bir kez bile bana, beni sevdiğini söylemeyen bir adamdan gerçekten ne bekliyordum ben Tanrı aşkına? Bu kadar zamandır demek ki o yüzden dokunmamıştı bana. Bir kez olsun gözüme aşkla bakmamıştı. Hep küçük bir çocukla ilgilenen bir abi gibi davranmıştı. Oysa ben bana gösterdiği ufacık bir sevgi kırıntısına tutunup hayaller kurmuştum. Hayallerimin üzerime yıkılacağını bile bile üstelik. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında banyoya doğru koştum. Kapıları kapatıp bağıra bağıra ağladım. Gözümdeki makyaj gözümü yakıyordu artık. Lavaboya ulaştım, ellerimi musluğa uzattığımda gelen ağlama dalgasıyla yeniden hıçkırdım ve lavaboya tutundum.

"Aptal Derin! Aptal, aptal!" sesli biçimde kendime söylendikten sonra derin bir nefes aldım. Ağrıyan ciğerlerime ve boğazıma iyi gelmişti. Bu nefesten önceki nefeslerim sanki ciğerime ulaşmamıştı. Tekrar derin bir nefes aldım ve musluğa uzanıp suyu açtım. Yüzüme birkaç kez su çarptım ve doğruldum. Ayna da gördüğüm kız korku filminden fırlamış gibiydi. Gözlerim kıpkırmızı olmuş yeşil harelerim daha da açık bir renk almıştı. Gözümdeki rimel akmış ve gözümün her yanına bulaşmıştı. Gözlerimi bu korkunç kızdan ayırdım ve makyajımı temizleyip banyodan ayrıldım.

Giysi odasına girdiğimde şortlu gecelik takımlarımdan rastgele birini aldım ve üzerimdekilerden kurtulup onları giydim. Yatak odasına girdiğimde Mert hala bıraktığım gibi yatıyordu. Kocaman yatakta bana ait olan -bu geceye kadar böyle düşündüğüm- yere gitmek ölüm gibiydi. O yüzden köşe takımına kıvrıldım. Başımın altına minik bir minder koyup uykunun kollarına beni almasını bekledim. Uyuyup bütün acılarımdan arınmış olarak uyanmayı diledim.

✴️

Oluşan sesler tatlı uykumdan beni ayırdığında gözlerimi araladım ve oluşan ışık gözlerimi kamaştırdığında geri kapattım. Sabah olmuştu ve ben bugüne başlamaya hiç hazır hissetmiyordum. Dün gece olan bir şey vardı ve Mert'in hatırlamadığına yüzde yüz emindim. Belli edecek yüzümde yoktu gerçi de. O gidene kadar burada uyumaya devam etsem ne güzel olurdu. Yüzüne bakıp oyun oynayabilecek gücü kendimde bulamıyordum. O yüzden az önce gözlerimi açmamışım gibi kapalı tutmaya devam ettim.

Topuk sesleri duyuyordum. Büyük ihtimalle Mert takım elbisesini ve klasik ayakkabılarını giymişti. O nefes kesici görüntüsü gözümün önünde can bulduğunda acıyla yutkundum. Bir umudum vardıysa bile dün gece yerle bir olmuştu. Mert'in Buse'yi sevdiğini söylediği an yeniden gözümde canlandığında bunun böyle olmayacağını anlayarak gözümü açtım ve sola döndüm.

Her yerim tutulmuştu ve sızlıyordu. Belki de bu sızının en büyük nedeni kalbimde başlayan sancıydı. Göğsüm saatlerce koşmuşum gibi sızlıyordu. Canım acıyordu hem de çok.

Acıya alışkındı bedenim. Her türlüsüne. Anne acısına mesela. Veyahut baba acısına. Kardeş acısına da alışıktı. Fakat bu acı bedenime fazlasıyla yabancıydı benim. Hepsiyle tek başıma savaşmıştım. Oysa ki bu acı ilk darbeyle beni yere sermişti bile. Darbenin büyüklüğü değildi elbette beni yere seren. Ölüm beni yere serememişken, aşk acısı beni sarsamazdı. Beni yıkan bütün acıların ardı ardına gelmiş olmasıydı. Öyle olmalıydı. En azından kendimi buna inandırmaya ihtiyacım vardı.

Dört 1 (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin