Bölüm 26

793 29 11
                                    

Yeni bölüm sizlerle. Yorumlarınızla tepki vermeyi ve yıldızımızı parlatmayı unutmayın. Hemen şimdi parlatın hatta. ⭐️

Keyifli okumalar...

Gözlerimi gök gürültüsüne açtım. Sırtımı döndüm ve camdan dışarıya baktım. Yazın ortasındaydık ve hava kış gibi görünüyordu. Kapalı ve kasvetliydi. Bulunduğum plazanın camlarına vuran su damlaları iz bırakmıştı. Yavaş yavaş camdan kayışlarını izledim bir süre.

Gözlerim yan tarafıma kaydı. Mert yoktu. Oysa gece bir ara bana sarıldığını hatırlıyordum. Şimdi yatakta olmayışı çok garipti. Saate baktım. Sekiz buçuğa geliyordu. Gitmiş olması için yarım saat daha gerekiyordu.

"Mert!" diye bağırdım. Sesim odada yankılandı. Hala uykuluydum ve sesim yeni uyandığımı belli ediyordu.

Giyinme odasından hiç sesi gelmiyordu. Tıpkı toplantı odasından gelmediği gibi. Telefonumu elime aldım ve aradım. Çaldı, çaldı ama açmadı. Telefonumu komidinin üzerine fırlattım ve sinirle kalktığım yere geri uzandım. Gözlerimi tavana diktiğimde aklıma bir anı sızdı.

"Uyudu gelebilirsiniz." demişti Aylin teyze birisine. Uyumadan önce duyduğum en son şey buydu.

Bu odaya gecenin o vaktinde girebilecek tek bir insan vardı. O da Mert'ti. Buraya gelmek için benim uyumamı mı bekliyordu?

Bunun mantıklı tek bir açıklaması olabilirdi. O da, benden kaçıyordu. İyi de neden? Benden kaçmasını gerektirecek ne yaşamıştık ki biz? Kavga ettiğimiz zamanlardaki tavrıydı bu. Fakat kavga falan ettiğimiz de yoktu.

Odam birden bire bembeyaz oldu. Ardından kulaklarımın zarını delecek yükseklikte bir gök gürültüsü duydum. Ellerimi kulağıma götürdüm. Gök gürültüsünden korkardım ben. Oda da yalnızdım üstelik. Yerimden kalktım ve tekrar komodinime uzandım. İçinden Aylin teyzeyi çağırabildiğim kumandayı çıkardım ve tuşuna bastım. Birkaç dakikaya gelirdi büyük ihtimalle. Ürperen içimi su içerek geçirmeye çalıştım.

Yeniden yastığıma yattığımda elim boş olan diğer yastığa gitti. Aldım ve kokladım. Kokusu sinmişti ve tazeydi. Gece gelmişti. Burada benimle uyumuştu. Sabahta erkenden kalkıp gitmişti. İşleri ya söylediği gibi yoğundu ya da benden kaçıyordu.

Kavga etmemiştik tartışmamıştık bile. Benden kaçmasının tek bir nedeni olabilirdi. O da geçen gün yaşadıklarımız. Yakınlaşmamızdan ötürü benden uzak durması gerektiğini düşünmüş olabilirdi.

Ortada para olduğu için bazı şeyler bana da yanlış geliyordu. Ona bu konuda hak verebilirdim. Fakat biz para için birlikte değildik ki. Birbirimize aşık olmuştuk. Her aşık olan insanlar gibi yaşadıklarımız çok normaldi. Aynı oda içindeydik ve sürekli yan yanaydık. Ateşle barut olduğumuz aşikarken bu gerçekten daha ne kadar kaçabilecektik? Aramızdaki çekim üstelik aşktan çok daha öte ve baskın bir duyguydu.

Onu gördüğüm ilk anda anlamıştım yaşamanın sadece yemek yiyip su içmekten ibaret olmadığını. Kalbimin sesini ilk kez o zaman duymaya başlamıştım. Sanki kalbim ilk kez o gün atmaya başlamış veya attığını ilk kez o gün hissetmiştim. Tüm bunları bildiğim halde ondan nasıl ve ne kadar uzak durabilirdim ki?

Mert benim ilk aşkımdı. 18 yaşındaydım ve istediğim her şeyi yapabilirdim. Yaşayacaklarımın ağırlığını düşünerek hayatıma devam edemezdim. Yaşamam gereken çok şey vardı. İyi ya da kötü. Ben bu yaşıma kadar yaşadığımı bile hissetmiyordum. Onunla var olmuş gibi hissederken ondan nasıl uzak kalabilirdim? Kalbimi saran adama kendimi nasıl teslim etmezdim? Mert bunları düşünemiyor muydu? Benden daha ne kadar uzak duracağını düşünüyordu acaba? Bir gün bir kıvılcım kopacak ve ikimizde o ateşte cayır cayır yanacaktık. Bundan kaçmak mümkün müydü?

Dört 1 (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin