Bölüm 20

2.2K 61 22
                                    

Sınır tamamlanmadı ama ben daha fazla dayanamadan bölümü yayınladım. Bir gün emeğimin karşılığını alacağımı düşünerek kendimi motive ediyor ve yazmaya devam ediyorum. Siz de beni motive etmek ve daha hızlı bölüm okumak istiyorsanız vote ve yorum yapın. Kitabımız daha çok etkileşim alsın ve daha fazla okunsun :) Yeni bölümler daha hızlı gelsin! Hepinizi seviyorum. Mutlu haftasonları...

"Derin!" onun sesi kulaklarımdan gitmiyordu. Bana yaşatılan ona da yaşatılacaktı. Benim yüzümden. Benim yüzümden kemikleri kırılacaktı. Gözlerimi açmak istemedim. Onu kanlar içinde görmek istemedim. Nefes alışverişim hızlanmıştı. Aklımda sürekli en son gördüğüm sahne dönüp duruyordu. Şeref'in Mert'e de vurduğu an. Sürekli başa sarıp gözümün önünde yeniden yaşanıyordu. Gözlerimi kapatmıştım ama görmeye devam ediyordum. Midem bulanıyordu. Kusmak istiyordum ama kusamıyordum.

"Derin aç gözlerini!" ellerini kolumda hissettiğimde ne ara kapattığımı bilmediğim kulaklarımdan ellerimi çekerken gözlerimi araladım.

Mert sapasağlam karşımda duruyordu. Abim yok olmuştu! Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Uyuyor muydum hala? Uyanıktım, uyandığıma emindim. Gözlerimden birkaç damla yaş damladığında dumur olmuş halde Mert'e bakıyordum. Daha fazla dayanamamış bana sarılmıştı.

"Geçecek güzelim!" dedi. Yüzünü saçlarıma gömdüğü için sesi boğuk geliyordu. Sarılmayı bırakıp başımı ellerinin arasına aldı. Bir öpücük kondurdu saçlarıma. Derin bir nefes çekti saçlarımın arasından.

"Geçecek!" dedi tekrar. Bunu bana değilde kendine söyler gibi bir hali vardı. Gündüz düşü mü görmüştüm? Ama daha yeni uyanmıştım.

"Doktorunu arayalım bir gelsin!" dediğinde kaçmak istediğim gerçek yüzüme vurulmuş gibi buruşturdum suratımı.

"Delirdim." dedim. Mert kaşlarını çattı. Kızacağından emindim.

"Saçmalama, zor bir süreçten geçiyorsun sadece. Büyük bir travma atlattın. Tek başına aşamayacağın kadar zor." dediğinde hala aynı şeyi düşünüyordum. Delirdiğimi.

Olmayan şeyleri olmuş gibi görmek, delirmek demek değildi de neydi? Göz yaşlarımı silip yatağa uzandım yeniden. Beynimin bir oyunu nasıl bu kadar gerçekçi olabilirdi ki? Tıpkı bana vururken ki gibi öfkeyle, nefretle bakıyordu gözleri. Bu daireye girmesinin imkansız olduğunu bile bile zihnimin beni yanıltmasına izin vermiştim. Bu ne ara olmuştu? Ne ara uyanmıştım da ne ara abim aklıma gelmişti?

Mert yanımdan ayrılırken cebinden telefonunu çıkardığını görmüştüm. Haftada bir görmem gereken doktor üç gün sonra gelecekti. Durumum gerçekten içler acısı olmalıydı ki bu süreyi sağlıklı bir şekilde geçirememiştim.

Mert'in zihninden geçenleri okumak istiyordum. Benim hakkımda ne düşündüğünü deli gibi merak ediyordum. O da benim delirdiğimi düşünüyor muydu? Sorsam asla böyle bir şeyi kabul etmezdi ama ben gerçek düşüncelerini merak ediyordum. Mesela bu belayı başıma nereden aldım diyor muydu? Hıçkırdım.

Düzelmek istiyordum bir an önce. Ona, başına açılmış bir bela olduğumu değilde, aslında kalbimde taşıdığım iyi kızı göstermek istiyordum. Beni bir bela olarak gördüğü her an pişmanlık duysun istiyordum. Onu çok mutlu etmek en azından bunun için çabalamak istiyordum. Bu olaylar yüzünden birbirimizi o kadar az tanımıştık ki. Bir kitap gibi okumak istiyordum onu. Onunda beni okumasını istiyordum.

Bu ne zaman mümkün olabilecekti? Belalar başımızdan ne zaman eksilecekti? Benim açtığım belalar yüzünden hayatlarımız daha kaç parçaya ayrılacaktı? Bu dünyada barınamıyordum işte. Bıraksalardı da ölseydim. Ben de kurtulsaydım onlarda benden kurtulmuş olsalardı.

Dört 1 (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin