Bölüm 21

1.8K 39 12
                                    


Gözlerim kapalı olduğu için sadece duyduklarımla neler döndüğünü anlamaya çalışıyordum. Otomatik kapının açılma sesini duydum. Mert'in haraketlendiğini de anlamıştım. Kemerim çözüldü ve Mert'in ellerini vücudumda hissettikten çok kısa bir süre sonra havalanmıştım. Temiz hava yüzümü yalarken derin bir nefes aldım. İçimden Mert'in romantik bir hazırlık içerisinde olduğuyla ilgili bir his geçiyordu ama ona çok aldanmak istemedim. Büyük hayal kırıklığı yaşamamak için büyük beklentiler içine girmemek çok mantıklı geliyordu bana.

Denizin dalga sesleri Mert'in her adımında daha fazla duyulabilir oluyordu. Bir an çok fazla sarsıldığımız için kırık olmayan kolumla Mert'e iyice sarıldım. Neler oluyordu böyle? Bu kadar gizem yeterliydi artık!

"Mert! Yeter artık, indir beni!" beni diye yakındım. Yakınmamın hiç bu kadar ciddiye alınacağına inanmamıştım ki sanırım popom soğuk bir yerle buluşunca bayağı şaşırmıştım. Elim maskeye gidince Mert'in yakarışını duydum ve geri çektim. Çok sıkılmıştım ve neyin döndüğünü de bir hayli merak ediyordum.

Birden oturduğum yer yüksek bir çalışma sesiyle titremeye başladığında, tutunacak bir yer arayarak elimi etrafta gezindirdim. Bir yere tutunduğum an da gözümdeki maske çekildi ve önüme kocaman sayılmayacak büyüklükte üzeri çeşit çeşit deniz mahsulüyle dolu bir masa çıktı. Masadan gözlerimi etrafa çevirdiğimde bir yatta olduğumu fark ediyordum ve en sağımda da Mert vardı. Gözleri beklenti ile bana bakıyordu.

"Sürpriz dediğin bu muydu?" dedim. Asılan yüzüyle birlikte etrafına bakındı. İskeleden uzaklaşmaya başladığımız için ılık esen rüzgar yerini sert ve soğuk bir hale bırakıyordu.

"Beğenmedin mi?" dedi. Morali bozulmuş, sesi düşmüştü. Kahkaha atmaya başladığım için yüzü şekilden şekile girip duruyordu.

"Bayıldım!" dedim. Elimi uzatıp onu yanıma çektim yanıma oturduğunda yanağına kocaman bir öpücük bırakmıştım. Baş parmağımla yanağını öptüğüm yeri okşadım. Gözlerim gözleriyle temas ettiğinde o da elini yanağıma götürdü. Dokunduğu yere bir öpücük bıraktı. Dünyanın en güzel adamı, yine bana dünyanın en güzeli gibi hissettiriyordu. Nasıl olurda ona aşık olmazdım ki ben. Bu güzel kalbe sahip biri nasıl olurda sevilmezdi. Gözlerimi kapattım ve o eşsiz kokusunu içime çektim.

Biliyordum doktor psikolojimin düzelmesi için o odadan dışarı çıkmam gerektiğini ona da söylemişti. Yine de benim için böyle şeyler yapması beni önemsediğini gösteriyordu. Umursamayabilirdi ama o benim düzelmem için elinden geleni yapıyordu. O da benim gibi seviyordu ama onun hisleri de benim ki gibi aşk mıydı? Gözlerinin içine baktığımda kendimi görüyordum. Bana öyle güzel bakıyordu ki. Hafif kısılmış gözlerine, yüzünde oluşan çapkın gülümsemesi aklımı başımdan alıyordu. Bacağında duran eline elimi uzattım. Parmaklarının üzerinde kendi parmaklarımı gezindirdim. Teni tenime o kadar yakışıyordu ki. Tıpkı kalbinin kalbime yakıştığı gibi. Elim eli tarafından kavranınca çekmek için hamle yaptım ama izin vermedi. Gözlerine attığım kaçamak bakışların sonucunda uzun uzun bana baktığını hatta beni incelediğini fark etmiştim.

"Sen gerçeksin." dediğinde kaşlarımı çattım. Yine anlaşılmayacak ucu çok açık cümleler kuruyordu. Ne demek istediğini anlamadığımı belirtmek için hala çatık kaşlarımla başımı yasladığım omzundan kaldırmadan yüzüne çevirdim.

"Her şeyinle gerçek. Bakışın, gülüşün gerçek. Olduğun gibisin. Beni baştan çıkarmaya çalışmıyorsun. Beni av olarak gören diğer hemcinslerin gibi değilsin. Elini tuttuğumda yanaklarının kızarması, ellerinin terlemesi hatta buz kesmesi." Eli elimden ayrıldı ve kızardığını fark ettiği yanağımda gezindi. Evet kızardığımın ben de farkındaydım ama bu söyledikleriyle daha da kızarmıştım. Beyaz tenli olmanın en kötü özelliklerinden biri kızarıp bozardığında herkes tarafından fark ediliyor oluşundu.

Dört 1 (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin