Bölüm 11

4.1K 85 12
                                    

Keyifli okumalar güzel okurlarım. Yorum yapmaktan çekinmeyin. Öptümm...

Acele ettiğim için elim ayağıma dolanıyordu. Haftalar sonra dışarıda özgürce dolaşabilecek olmam sevincimi daha da arttırıyor ve elimdeki siyah, basic elbiseyi bir tülü giyemiyordum.

Vücudumu saracağını düşündüğüm bir kumaşa sahipti. Kalın askıları vardı ve nihayet üzerime giydiğimde dizimin bir karış üzerinde olduğunu fark ettim. Ayağıma Gucci marka, yüksek tabanlı, beyaz klasik sporları geçirdim ve mayısın sonuna geldiğimiz için üşümeyeceğimi düşünerek herhangi bir üst almadım.

Banyoya girdim yerler hala cam kırıklarıyla doluydu. Bunu takmayarak dolabın önüne geçip fırçaya uzandım. Sabahtan beri tarak değmeyen kendini kaybetmiş saçımı fırçalarken burukça gülümsedim. Dakikalar önce bittiğimi düşünüyordum oysaki şimdi deli bir heyecanla yeniden hayat bulmuştum. Fırçayı aldığım yere bırakıp elimi hafifçe ıslatıp saçlarıma götürdüm. Birazcık kabardığının farkındaydım. Çanta taşımayı pek sevmediğim ve içine koymak zorunda olduğum eşyam olmadığı için yanıma almadım.

Az önceki gülümsemeden daha sahici olanıyla yatak odasının kapısını araladım. Adım seslerimi duyunca bulunduğu camın önünde sırtı bana dönük olan kurtarıcı meleğim güler yüzünü benimle buluşturdu.

"Hazırım!" diyerek koşar iki adım atıp kurtarıcıma yaklaştım. Bunu yaparken ellerimi göğsümün biraz ilerisinde buluşturmuştum. Yüzünde olan gülümseme biraz daha yayıldığında bana doğru adımladı.

"O zaman bende hazırlanayım ve çıkalım." dediğinde uslu bir çocuk gibi kafamı aşağı yukarı hareket ettirip onu anladığımı belirttim. Umarım beni çok bekletmezdi.

Banyodaki aynayı etkisiz hale getirdiğim için nasıl göründüğümü bilmiyordum. Yatağın karşısındaki duvarı boydan boya sarmış koyu renk aynaya doğru adımlarken, bütün dertlerinden azad edilmiş bir köle sevinci vardı üzerimde.

Aynanın karşısına geldiğimde silüetim beni korkutmuştu. Göz altlarımın rengini seçemiyordum ama şu an gördüğüm kadarıyla baya morarmış hatta kararmış olmalıydılar. O kadar çok gözyaşına pek normal kalıyorlardı koyu halkalarım.

Ellerimi oraya değdirdiğimde bir değişiklik olmadı. Olmayacağını da biliyordum zaten. Göz kapaklarım yanmışçasına şişip su toplamış görünüyorlardı. Aslında yanmış diyebilirdik. Acılarımın izini ve yanık kokusunu taşıyorlardı.

Önüme gelen bir tutam saçı omzumun gerisine atıp, yüzüme düşen kısmı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Hafifçe toplanmış olan eteği elimle çekiştirerek biraz aşağı indirdim. Esnek bir kumaşa sahipti ve içinde çok rahat hissediyordum kendimi.

Hava kararmıştı. Odanın ışıklarının ne ara açıldığını ve içeriyi aydınlatmaya başladığını hatırlamıyordum. Büyük ihtimalle ben uyurken gerçekleşmişti. Yavaş yavaş aklıma doluşan sahnelerden hemen koşarak uzaklaştım. Bu gecenin mükemmel geçmesi için her şeyi yapacaktım. Beynimi hüzünlü tek bir anı bile kemiremeyecekti.

Koca iki hafta sonunda dışarıda nefes alabilecektim. Akvaryumdaki balık tekrar denize kavuşacaktı. Camın önüne doğru adımlamaya başladığımda açılan kapının sesiyle sırtım manzaraya döndü.

Mert koyu haki renginde bir pantolon ve siyah basic tişörtü ile çok sıradan ama olağanüstü yakışıklı görünüyordu. Ayağında ise tişörtüyle aynı renk ayakkabılar vardı. Klasik bir spordu.

Bu kadar klasik, bu kadar spor ve bu kadar karizmatik olmayı nasıl başarıyordu bilmiyorum ama beni içkiden fena çarptığı kesindi. Üstelik onun benim kurtarıcı meleğim olduğunu bilmem üstüne bal kaymak olmuştu.

Dört 1 (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin