Bölüm 22

1.5K 40 15
                                    

Martıların sesi kulağımı tırmalıyor olsa da gözlerimi açmak istemiyordum. Hafif üşümüş bedenimi üzerimdeki battaniyenin altında daha da küçülterek ısınmaya çalıştım. Her yerim ağrıyordu. Aslında üzerinde uzandığım şey yumuşacıktı fakat hem kolum hem bacağım alçı da olduğu için yatış pozisyonlarım bir hayli kısıtlanmıştı. Bu yüzden az hareket eden bedenim kaskatı kesiliyordu. 20 günden fazla süredir bu böyleydi. Her sabah uyandığımda bütün kaslarımın ağrısını hissediyordum önce.

Gözlerimi açmak istemiyordum ama uykum tamamen kaçmış durumdaydı. Sıkılmıştım. Gözlerimi açtığım anda bir çift beni izleyen gözlerle karşılaşmıştım. Gülümsemem yüzüme yayılırken bana aşkla bakan gözlere kilitlenmişti gözlerim.

"Günaydın." dedim. Eli hemen yanağıma gitmiş ve baş parmağıyla yanağımı okşamaya başlamıştı. İçime nefes yerine derin bir huzur çektim. Göğsüne yaklaştım ve başımı göğsüne yasladım. Kollarıyla beni sarmalarken ölene kadar her gün böyle uyanmak istediğimi düşünüyordum.

"Günaydın sarı papatyam." dediğinde dumur olmuş gibi hareketsiz kaldım. Kulaklarım duyduğu kelimeleri beynime iletmekte zorlanmış olmalılardı ki ben öylece duruyordum.

Çok eski zamanlarda bir anıya doğru çekiliyordu ruhum. Bir sabah yataktan kalkmak istemeyeceğim kadar uykum vardı. Oysa annem durmadan ismimi zikredip duruyordu. Yorganın altına girdiğimde beni unutacağını sanmıştım çocuk aklımla. Daha 5 yaşında olduğum için görünmezsem unutulurum sanıyordum. Annemin ayak seslerini duyuyordum sonra ama yine de gözlerimi açmıyordum. Yorgan başımın üstünden çekilince yatağımın sağı çöküyordu annemin ağırlıyla.

"Günaydın sarı papatyam."

Gözlerim hala kapalıydı. Anneme uyuyormuş gibi yapıyordum çünkü belki bu numaramı yer ve giderdi de ben uyumaya devam edebilirdim. Bir süre hiçbir şey yapmadan durduğunda beni izlediğini anlıyordum şu anda. Fakat o zaman numaramı yediğini düşünüyordum. Oysaki gülüyordum!

"Bakalım uyuyor muymuşsun!" diyen annemin sesini takip eden parmakları karnımın yanlarına değinceye kadar gözlerimi kapalı tutmuştum. Annem beni gıdıklamaya başladığında kahkahalarla gülmeye başlamıştık ikimizde.

"Numara yapmayı da öğrenmişmiş benim kızım!" derken beni gıdıklamaya devam ediyordu hala. Kahkahalarımızın sesine gelen babama kayan bakışlarımın hemen ardından haykırmıştım.

"Baba yardım et! Kurtar beni!" Babam yanımıza geliyordu hemen sonrasında annemi yatağıma yatırıyordu. Şimdi gıdıklanma sırası annemdeydi. Annem kahkahalarla gülerken ben yatakta ayağa kalkmıştım. Sanki babam yeterince annemi gıdıklamamış gibi ben de ellerimin minik parmaklarını annemin boynuna götürüyordum. Yetmiyordu sanki daha da çok gıdıklanması için ağzımdan "Gıdı gıdı!" diye bağırıyordum. Annem, babam, ben kahkahalarla gülerken dünyanın en mutlu ailesi bizdik o sabah.

"Acıktın mı?" dedi. Kahramanımın sesi beni olduğum dünyaya döndürürken güzel kokusunu içime çektim. Açtım ama ailemle dünyanın en mutlu çocuğu olduğum sabahlara.

"Biraz." dedim. Hislerimin bir önemi yokmuşçasına koy vererek. Mert hafifçe kıpırdadığında göğsünden uzaklaştım. Ayağa kalkıp hareketlenene kadar hiçbir şey yapmadan onu izledim.

"Söyleyelim bir şeyler hazırlasınlar." dedi. Canım kahvaltı etmek istemiyordu. Dudaklarımı büzerek sola doğru eğdim ve işaret parmağımı da dudağıma götürdüm. Mert hala bana bakıyor girdiğim bu garip halin anlamını çözmeye çalışıyordu.

"Kahvaltı yapmasak olmaz mı?" dedim. Sesim baskın bir şekilde sorgu barındırıyordu. Sorduğum soruyu destekler biçimde.

"İlaçlarını alman lazım o yüzden midene bir şeyler girmeli." dedi. Aç kalacak değildik tabi de peynir zeytin yemek istemiyordum şu an. Aklıma gelen fikirle parlayan gözlerimi Mert'e çevirdim.

Dört 1 (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin