Bölüm 9

4.8K 88 187
                                    

Ne demek istemişti söyledikleriyle? "Senin varlığın benim nabzımı yükseltirken, benim varlığım senin nabzını düşürüyor."

Ben onun nabzını yükseltiyor olmalıydım. Bunun da bir açıklaması olması lazımdı. O da benden etkileniyordu büyük ihtimalle. Zaten defalarca kez belli etmişti bunu. Beni öpmemek için verdiği çaba aklıma geldiğinde, düşündüklerimde haklı olduğumu anladım. İçimdeki kasveti dağıtmak için derin bir nefes çektim.

Beni bekaretim için satın almıştı ama bana dokunmamıştı. Belki de hiçbir zaman ilgilendiği şey bekaretim değildi. Öyleyse neden bir açıklama yapmıyor zihnimde bu kadar kötü adam imajı çizmeye devam ediyordu ki? Ona mesafemi korumam veya ondan korkmam için mi yapıyordu bunu?

Mert'i çözmeye çalışarak günlerimi geçirmiştim ama elimde koca bir hiç vardı. Bir bulmacanın içindeydim ama bulmaya başlayacak bilgiye erişemiyordum bir türlü. Onu ve nedenlerini anlamaya çalışmak çok yorucu bir uğraştı.

Kapı tıklatıldığında gür sesiyle "Gel." dedi ve ayağa kalktı. Saniyelerdir istemsizce onu izliyordum. Hatta resmen kilitlenmiştim. Beyaz gömleği ve koyu gri renkteki kumaş pantolonuyla tam bir iş adamı gibi görünüyordu.

Açılan kapıdan içeri yine aynı İskandinav doktor girdi. Türkçesi gayet iyiydi ona İskandinav dememin sebebi turuncu saç ve sakala sahip olmasıydı. Bir de çilleri vardı.

Koluma dikiş atmaya geldiği gün ki çantasını yine yatağa bıraktı. İçinden çıkardığı ilk şey ise eldivenleriydi. Eldivenlerini giyerek Steteskop'u eline aldı ve yatakta dik oturmamı istedi.

İsteğini yerine getirdiğimde ciğerlerimi dinledi bir kaç saniye. Oynadığım oyunu umarım bozmazdı. Çünkü turp gibi oluşum dışında şu anda herhangi bir sorun bulunmuyordu. Derin derin nefesler alıp veriyordum.

Öksürmemi rica ettiğinde ricasına uyarak öksürdüm. Elimi ağzımdan çektiğimde bluzumu aşağı indirdim. Ona döndüğümde steteskop'u boynuna indirmiş olduğunu gördüm.

Susuyor oluşu beni korkutuyordu. Oyunumu anlamış olmasından endişeleniyordum. Aslına bakarsanız endişelenmemin sebebi Mert'e söylemesiydi.

Daha bu sabah kartlarımı açıkça göstereceğim diyen Derin'e tezattı hislerim. Bir şekilde gözümü korkutuyordu Mert. Özellikle haftaya yapılacak olan sınavla tehdit ettiğinden beri ayrı bir çekimserlik yaşıyordum ona karşı.

Bir elinde spatula diğerinde ise ışık olan İskandinav doktor ağzımı açıp "A" dememi istedi. İsteğini yerine getirdim ve yine sessizliğe bürünüşünü izledim.

"Biraz sohbet etmek ister misin?" diye sordu bana. Bir ona bir Mert'e bakmaya başladım. Mert'in suratından meraktan başka bir his okunmuyordu tıpkı benimki gibi. Doktordan ise okuduğum tek şey anlayıştı.

"Olur, ne hakkında?"diye soruya soru ile yanıt verdim. Umarım oynadığım oyunu Mert'in yanında sesli bir şekilde dile getirmezdi. Burada tutsak olduğumu bildiğinden emin değildim. Ne cevap vermem gerektiğini bilemiyordum.

"Daha önceden geçirdiğin rahatsızlıklar ve konulmuş tanılar konusunda. "dedi profesör edasıyla. Yaşı, profesör olamayacak kadar genç görünüyordu. Edasının sebebi çok bilmiş olmasıydı. Bir doktor olduğuna göre gerçekten de çok bilen biri olmalıydı. Başımı olur anlamında eğdim ve kalbimi kavuran anılarımı dile getirdim. Sorduğu soruyla gerilmiş kaslarım biraz gevşedi.

"Küçükken bir kaza geçirdim ve sayısını bilmediğim kadar çok ameliyat oldum. Bunun dışında bildiğim kronik hastalığım yok." dedim. Astım dersem hangi ilacı kullandığımı ve neden üzerimde taşımadığımı sorabilirdi. Bu oyunu oynarken olayların bu noktaya geleceğini tahmin edememiştim. Mert'e yakalanmam an meselesiydi.

Dört 1 (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin