Merhaba benim güzel kar tanelerim <3
Bölüm müziğimiz : Yann Tiersen - Kerdrall
Müziğimizi açmayı unutmayın, yorum yapmayı ve oy vermeyi de unutmazsanız sevinirim. İyi okumalar dilerim :')
16.Bölüm : Kırık Camlara Basarak Yürümek.
"Buna tıpta ani ölüm diyoruz. Sebebi henüz belirlenemedi. Birkaç gün içinde her şey netleşecek ve onu ani ölüme sürükleyen şey ne ise tamamen ortaya çıkacak. Elbette ki ben ve ekibim sonuçlar gelir gelmez sizleri bu konuda bilgilendireceğiz..."
Hiç tanımadığım bir doktorun açıklamalarını sandalyenin üzerine gömülmüş bir halde dinledim. Bir yanımda annem, bir yanımda Merih vardı. Hastane giderek kalabalıklaşıyordu, Kar Küresi'nde bizimle aynı dönemlerde aynı kimyasalları kullanarak hastalananlar bir bir buraya geliyordu. Duyduğuma göre dün gece aynı zamanda Bursa'da bir kişi daha aynı belirtilerle evinde hayatını kaybetmişti. Nevin Hanım ise bu süreç boyunca bizlerle ilgilenemeyecekti, işin içinde oğlu olduğu için duyguları fazlasıyla gün yüzündeydi.
"Bu birilerinin başına geldiği için sizin de başınıza gelecek değil çocuklar. Biliyorum ki her biriniz klinik geçmişi olan gençlersiniz, bu yüzden sizin yapabileceğiniz tek iyi şey şu dönemde psikolojik olarak iyi kalmaya çalışmak ve iyi beslenmek. Yürüyüşler yapmak, tedavilerinize sadık kalmak... Sakın ola ki umutsuzluğa kapılmayın. Birilerinin başına gelenler sizlerin de başına gelecek değil, birinin cevap vermediği tedavi bir başkasının çaresi olabilir. Şimdi lütfen odalarınıza dönün ve umutlu olmaya çalışın. Ben Cafer Özgen ve ekibim bu süreçte sizler için burada görev alacağız."
Doktor açıklamalarını yaptıktan sonra kürsüden indi. Herkes de aynı anda ayaklandı ve o an herkesin yüzündeki umutsuzluğu görmek gibi bir şansım oldu. Ben de onlardan farklı değildim. Mehmet'i tanıyan herkesin gözaltlarından saatlerdir ağladıkları belliydi. Her şey en başa dönmüş gibiydi. Biz yine birilerine muhtaçtık, biz yine tutsaktık.
"Akşam terasta görüşürüz." Merih'in kulağıma sessizce fısıldadığı cümleye başımı salladım.
Annem ile birlikte odamıza döndük. Annem bütün gün bana yemek yedirmeye çalıştı, beni dışarı çıkıp yürüyüş yapmaya ikna etmeye çalıştı. Oysa ben yine dipteydim. Üstelik bugün almam gereken antidepresan ve antipsikotik ilaçlarımın hiçbirini almamıştım. Bunun beni daha da dibe çektiğinin farkındaydım ama zaten öyle bir dipteydim ki bir adım yukarı çıkmaya halim, bir adım daha batmaktan korkmaya mecalim yoktu. Zaten dipteydim, daha ne kadar batabilirdim?
"Eylül, iyisin, değil mi?"
"Eylül, ilaçlarını aldın, değil mi?"
"Eylül, hadi bari birkaç kaşık ye. Lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Küresi (İki Kitap)
Teen FictionBurası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Bizi tutup salladılar, ne olduğunu anlamadık, alt üst olduk...