Merhaba benim güzel kar tanelerim <3
Bölüm müziğimiz : Ludovico Einaudi - Natural Light.
Müziği açmayı ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar dilerim :')
"Ancak ölüm ayırabilirdi bizi,
şimdi ise o birleştirecek."
(Pyramus ile Thisbe)
18.Bölüm : Eylül'ün Hayalleri.
"Sevgili anne ve baba.
Ben kızınız, Eylül. Bir kardeşim yok, veya ablam ya da abim. Ben yine de kendimi her seferinde "Ben kızınız." olarak tanıtmak isterim. Çünkü sizin kızınız olmak bu hayatta başıma gelen en iyi şeylerden biriydi. Hayatım boyunca başıma çok da iyi şeyler gelmedi, çok şanslı bir çocuk değildim. Geldiğim nokta ise kimsenin suçu değil, ne benim, ne bir başkasının. Bugün doktorumun asistanı ile konuşmasına şahit oldum. Her birimizin durumları hakkında konuşuyorlardı ve yaşama umudumuz olmadığından bahsediyorlardı. Kaç saatim, kaç günüm var bilmiyorum, anne, baba... Söylediğim gibi, hayatımın şu anki hali yüzünden kimseyi suçlamıyorum ama yaşamaya böyle veda edersem kendimi sevmeyerek öleceğim. İşte bu yüzden gidiyorum. Kendimi bulmaya, kendimi yaşamaya, yapmaktan korktuğum her şeyi yapmaya gidiyorum. Beni bağlayan iplerle ölmek istemiyorum, bu kelime için özür dilerim, siz "ölüm" kelimesini sevmezsiniz ama çok sevdiğim biri der ki, "Her insan bir noktada yok olur, var olmanın kanunu budur." Oysa ben hiçbir zaman var olduğumu hissedemedim. Yok olmakla yüz yüzeyim ama hiç var olamadım. Lütfen beni affedin, yok olmadan önce var olmak istiyorum ve bu benim en büyük hakkım.
Anne, baba... Bizi ayıran her ne olacaksa bizi yine o birleştirecek. Zamanı geldiğinde... Sizi öyle çok seviyorum ki anlatmak istesem ömrüm yetmez. Ben beni hayatım boyunca bağlayan, sınırlayan o iplerden kurtulmaya gidiyorum. Eğer kalırsam mutsuz öleceğim. Gidersem ise bilin ki bir yerlerde hep mutlu olacağım. Siz bunu okuduğunuzda ben çoktan gitmiş olacağım ama aynı zamanda hep sizinleyim.
Sizi seviyorum, sizi seviyorum, sizi seviyorum.
Nefes aldığınız her yer, nefes aldığım her yerdir. Beni yaşatmak isterseniz uzun uzun yaşayın, yaşayabildiğiniz kadar...
(Eylül)
-
Gümüş rengi bir gökyüzü, her şeyi başlatan yere giden yollar, kırmızı gözlerim ve yanımda oturan Merih. Biz hastaneden çıkalı saatler olmuş olmalıydı. Gün hala tam olarak aydınlanmamıştı, gittiğimizin farkında bile değillerdi. Merih'in annesinin arabası ile saatlerce yol almış ve İstanbul'dan Abant'a kadar gelmiştik.
"Artık yürüyelim mi? Ne dersin?" diye sordu Merih, "Kar Küresi ileride kalıyor."
"Olur." dedim, "Hava almaya ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Küresi (İki Kitap)
Teen FictionBurası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Bizi tutup salladılar, ne olduğunu anlamadık, alt üst olduk...