Merhaba benim güzel kar tanelerim <3
Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın,
yorum yapmayı da unutmazsanız sevinirim,
iyi okumalar dilerim^^
17.Bölüm : Son Bir Kibrit.
"Ölmüş mü?"
"Ölmüş."
"Kaç yaşındaymış?"
"19."
Bu annemle bugün aynı konuşmayı ikinci yapışımdı. Önce yoğun bakıma alınan kız, sonra ondan hemen sonra rahatsızlanıp ameliyata alınan bir diğeri... Sayılar burada aynı kimyasalları alan, yaşayan ve aynı belirtileri gösteren, tam 37 kişi olduğunu söylüyor. Bunlardan biri benim, bir diğeri Merih. Her şey öyle ilerliyor ki hayat bizi bir bir eksilterek sıfırlamaya doğru götürüyor.
Gelen haberler artık şaşırtmıyor, ağlatmıyor, sadece bir şeyleri hızlandırıyor... İçimdeki bekleyiş hızlanıyor, umudun sönüşü hızlanıyor, yok olmaya gidişim hızlanıyor... Bir umut etmekten bir sönmekten yorulan ruhum giderek içine kapanıyor, depresyon bedenimi her seferinde olduğu gibi bir kez daha baştan aşağı sarıyordu...
"Eylül, öğle yemeğin geldi kızım. Hadi, yemezsen daha kötü hissedeceksin..." Bu sefer ise kimse için yemek yiyemeyecek kadar halsizdim.
"Acıkmadım anne." diye mırıldandım.
Hastane yatağında kıvrılmış boş bakan gözlerle pencerenin panjurundan sallanan ipi seyrediyordum. Bir ileri, bir geri. Bir ileri, bir geri, bir ileri, bir geri... Bir salıncak gibi. Belki o da havada süzülen hayallerimin salıncağıydı. Ya da bir başkasının hayallerinin.
"Miden mi bulanıyor? İştahın mı yok? Rahatsız mısın Eylül?"
Annemin endişeli soruları bir kez daha bir bir sıralanırken odanın kapısı çaldı. İkimiz de başımızı cam bölmeye doğru çevirdiğimizde gelenin Merih olduğunu gördük.
"Merih, gel canım." diye seslendi annem elindeki tepsiyi masaya bırakırken.
Kapı açılırken doğruldum ve kendime çeki düzen vermeye çalıştım. Ne yaparsam yapayım kendime çeki düzen verebilecek bir halde değildim. Yüzümün bembeyaz olduğuna ve gözlerimin olabildiğince bayık baktığına emindim.
"Merhaba," diye içeri girdi Merih, "Rahatsız etmiyorum, değil mi?"
"Hayır tabi ki, içeri gel." dedi annem. Annemin olanlardan sonra Merih'e tepkili olmasını beklerdim, oysa Merih'e karşı gayet iyiydi. Belki de beni üzmemek için böyle davranıyordu.
"Şey, bahçede yürüyüş yapacağım. Eylül de katılmak ister mi diye soracaktım." dedi Merih kapının aralığında durarak.
Doğru ya, Merih'e bir yürüyüş sözüm vardı. Oysa adım atacak halim yoktu. Merih'in gözleri üzerimdeydi, iyi olmadığımı gördüğüne emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Küresi (İki Kitap)
Teen FictionBurası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Bizi tutup salladılar, ne olduğunu anlamadık, alt üst olduk...