2 ay sonra
"Bir şeye yardım etsen götün çıkar Hyunjin."
Hyunjin uzandığı çimenlerin üzerinde oturur pozisyona gelip bana baktı. "Hazırlıyorsun sen işte niye yardım edeyim?"
Bu çocuk iyileşmiş iyileşmemiş hiçbir şey fark etmiyordu ki. Yaraları iyileşmeden önce de böyleydi sonra da hala aynı yatmaktan başka hiçbir şey yapmıyor.
"Ya senin sevgilin ta kliniklerden çıkıp buraya geldi yorgun ne vicdansız insansın."
Hyunjin söylediğim şeyden sonra dudaklarını büzüp yanıma geldi. "Hiç böyle düşünmemiştim hayatım özür dilerim."
Sepetten aldığı çatalları masanın üzerine dikkatli bir şekilde dizmeye başlayınca kıkırdadım. Çok tatlıydı şerefsiz.
Vücudundaki yaralar neredeyse iyileşmişti. Yürürken veya herhangi bir işle uğraşırken canı yanmıyordu. Ufak tefek izler kalmıştı sadece onlar da zamanla geçerdi zaten. Önemli olan bunu atlatmış ve mutlu olmamızdı.
Şu ansa çok güzel sadece çimen, çiçek, güneş ve kelebeklerin olduğu huzuru barındıran bir yerde piknik yapıyorduk. Bir sürü piknik yapmak için çardak vardı ama kimse gelmemişti sadece biz vardık. Bu bana daha güzel hissettirmişti tabi. Hyunjinle tam anlamıyla baş başa olmak çok özel ve güzeldi.
Masayı tam olarak düzenlediğimizde iki tane kadeh ve bir şarap şişesi çıkartıp Hyunjin'e göz kırptım.
"Sana tapmamam için bir sebep bile yok."
Gülümseyip dudaklarına bir öpücük kondurduktan sonra tehditkar bir bakış attım. "Ama yavaş olacaksın daha yeni azalttın."
Hyunjin masada otururken elinde şarap şişesiyle başında dikilen beni arsız bakışlarıyla süzdü. "Alkolde yavaş olabilirim ama başka bir şeyde olabilir miyim... Söz veremem."
Gözlerimi kısıp Hyunjinin omuzuna yavaş bir şekilde vurdum. "Hyunjin!"
Kahkaha atıp beni kendine çektikten sonra yanına oturdum. Hyunjinin eline kadehleri tutuşturup ikisini de doldurdum.
Hyunjin dolu kadehleri masaya bıraktığında özenle dizdiğim çileklerden bir tane alıp Hyunjine verdim. Elimdeki çileği almamış ona yedirmeme izin vermişti.
Gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmıyordu. Sarı saçları esen ılık rüzgarla uçuşuyordu. Size söylememiştim dimi? Saçlarını sarıya boyatmıştı. Yüzüne o kadar yakışmıştı ki.. Ben tanrıyım diyordu.
Abartıyorum diye düşünebilirsiniz ama... Benim için o tanrı özellikleri taşıyordu. Sadece görünüşüyle değil. Bana istediği her şeyi yaptırabilirdi, beni o var ediyordu, o olmadığında olmamış gibi hatta yokmuş gibi hissediyordum.
O güzelliğine ve kendisine tapmak istediğim sözde bir tanrıydı ve sahip olduğu en önemli şey de aşkımızdı. Bence tüm aşıklar birbirinin tanrısıydı ve aşkları onların evrenleriydi. Tanrının yüceliğini andırıyordu bana aşk ve bu hep böyle kalacaktı.
Aşk evrendi. Sen kuldun. Tanrının yokluğuysa kıyameti getiren ölümdü. Aşk evreni kapsayan en önemli duyguydu.
"O zaman kadehimi bize kaldırıyorum."
Hyunjinin kaldırdığı kadehe karşılık kadehimi kaldırınca yine birbirinden ayrılmayan gözlerimizle şaraptan birer yudum aldık.
Hyunjin'in yavaş içmesine bugün fazlasıyla dikkat edecektim çünkü bazı şeyleri yeni atlatmış sayılırdı. Alkole bağlanması için şu an bir sebep yoktu ama ne olur ne olmaz öyle değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doctor | Hyunlix
Romance"Ağlarken öpüşmek gibi bizimkisi. Kalbini çok sızlatıyor ama çölün ortasında suya muhtaç olduğun kadar muhtaçsın o dudaklara."