Bazılarının kâbusu, bazılarının hayali

9.8K 887 2.2K
                                    

"Hyunjin yakmasın da kim yakıyorsa yaksın." Söylediğim şeyle Hyunjin bana atabileceği en kötü bakışları attı. Ne? Haklıydım.

"Ben hallederim çekilin salaklar." Chris topladığımız çalı çırpıyı koni şeklinde dizmeye başlayınca yönümü bizimkilerin tersi tarafına çevirip yürümeye başladım. Biraz ormanda yürümek istiyordum. Tatile gelen insanlara da göz atmak fena olmazdı.

Zaten Chris iki çalıyı birbirine zor sabitlemişti on saat uğraşacağı apaçık ortadaydı.

İlk günümüzü hep birlikte sohbet ederek, yemek yapmaya çalışarak ve şakalaşarak evde geçirmiştik. Akşam olunca da ormana akın etmiştik tabi ateş yakıp biraz içmeyi planlıyorduk.

İyi ki buraya gelmiştik daha ilk günden üzerimden büyük bir yük kalktığını hissediyordum. Kliniğe şu an bile gitsem büyük bir moralle giderdim. Kliniği seviyordum, psikolog olmayı seviyordum, hastalarımı tedavi etmeyi seviyordum ama herkes gibi benim de tatile ihtiyacım vardı öyle değil mi?

Başımı yerden kaldırıp birkaç topluluğun piknik yaptığı ormana göz gezdirdim. Aklıma Hyunjinle ormanda kaybolduğumuz zaman gelince gülümsemeden edemedim.

Farkında olmadan ne çok şey yaşamıştık birlikte. Benimle birlikte hayata tutunmuştu. Benimle yaşamanın farkına varmıştı. Bir hayatının olduğunu görmüştü. Aslında Hyunjinle sadece birkaç seans görüştük. Onu tedavi bile etmemiştim. O benim hiçbir zaman hastam olmamıştı.

O bana benim kazandığımı söylemişti ama aslında tam tersi, Hyunjin kazanmıştı. Tedavi olmak istemedi ve olmadı. Onun iyileşmesini sağlayan benim tedavim değildi. Bendim.

Bunun farkındaydım. Hyunjin benim kliniğimde iyileşmedi. Benimle iyileşti. Benim yanımda iyileşti. Ama o bunun belki de hiç farkında değildi. Belki de benim bile farkımda değildi.

Benimle yakınlaştığında heyecanlanıyor evet. Ama sadece bu. Sadece bundan ibaret. Hayatımda ilk defa bunu yaşıyordum. Herhangi biri bana karşı gerçekten sevgi besliyor mu bilmemek canımı nasıl yakabilirdi ki? Artık yakıyordu.

Hyunjinle konuşmak istiyordum ama garip bir şekilde cesaretim yoktu. Sanki ona açılsam her an o şerefsiz gülüşünü atıp "Gerçekten sana karşı bir şeyler hissettiğimi mi düşündün?" Diyecekmiş gibiydi.

"Felix?" Duyduğum tanıdık sesle kaşlarımı çattım. Gerçekten mi? Bu tesadüf olamazdı.

Arkamı dönüp liseden beri kabusum olan o yüze baktım. Hiç değişmemişti hala aynı boktu. Şaşırmış gibi yapsa da yüzünde zaten burada olduğumu en başından beri bilen bir ifade vardı.

Hadi ama bu pisliği tanırım. Burada olduğumu biliyordu.

"Siktir git Woojin."

Yüzüne o iğrenç gülümsemesini takıp adımlarını bana yaklaştırdı. Geri adım atmadan kararlı bakışlarımla onu izledim. Tam önümde durmuştu.

"Hadi ama güzelim. Özlemedin mi beni?" Hala tek kaşımı kaldırmış ona bakarken gözleri ilk önce dudaklarıma sonra gözlerime kaydı. Hyunjin'in bunu yapması beni heyecandan öldürüyordu ama bu pislik yapınca midem bulanıyordu.

"Oysa ki ben o yaşadığımız şeyleri çok özledim."

Kıkırdayıp bir geri adım attım. "Hangi yaşadığımız şeyleri? Lisede bana takıntılı olup kaç kere reddetmeme rağmen asla peşimi bırakmadığın zamanları mı yoksa üniversitede nereye gittiğimi öğrenerek gizlice evime girip zorla bana sahip olmaya çalıştığın zamanları mı? Hangisini?"

Woojin'in gülen suratı yavaş yavaş soldu ve ciddi bir tavır takındı. "Beni kullandın ve bir çöp gibi kenara attın Felix."

"9. Sınıftık Woojin. Ergendik ve senden hoşlandığımı sandım. Hoşlanmadığımı fark edince de bitirmek istedim hepsi bu. Nereden bilebilirdim 9. Sınıfın başında hoşlandığımı düşündüğüm çocuğun bana tecavüz etmeye çalışacağını. Neyse ki yapamadın. İzin vermedim, asla vermem."

Doctor | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin